Wednesday, January 23, 2008

Orienteering - 2 (24)



Tekrar merhabalar. (19/01/2008)

Çok uzun yazmak niyetinde değilim bu kez. Hem anlatacak çok şey olmadı, hem de artık çarşambaya geldik; yaşlı beynim artık uykuya dalıyor. :)

Bu hafta yürüyüşe de gidemediğimi düşünürsek, cuma-cumartesi Orienteering çalışmalarından bahsedebilirim. Daha önce orienteering'in ne olduğundan bahsetmiştim. Bu hafta cuma günü teorik eğitimimizde Münhaniler (yani yüksekliği belirten eğriler) üzerine çalıştık. Çünkü yanlış anlamadıysam Orienteering'de bizi öne geçiren şey, haritayı hızlı okuyarak anlamamız ve gideceğimiz parkuru hızlı çözebilmemiz. Bunda da birinci konu; yükseklik değişimlerini hızlı farkedilmek (ikincisi de renk değişikliklerini hızlı farkedip, parkurun geçiş zorluğunu çözmek) Sürekli farklı haritalar üzerinde münhani yorumlamaları ve parkur tahminleri yaptık. Asıl eğlence cumartesi günüydü.

Cumartesi günü saat 1'de Bornova-Manisa arasında Çiçekliköy yakınlarındaki Kent Ormanına geldik. Hocamız Sami bey, bizden önce gelmiş hazırlıklarını tamamlıyordu. (Sağolsun bizden önce gelerek bayrakları yerleştirmiş, son hazırlıkları tamamlıyordu.) Haritaların çiziminden sonra takımların oluşması ve yola çıkma aşaması geldi. Birbirine destek olunabilmesi amacıyla takımlar en az 2 kişi olmak üzere kuruldu. (Burada aslında düşünce güzel. Birisi pusula kullanmayı bilmiyorsa, diğeri ona öğretir. Ama ya takım üyelerinden birisi hayatı boyunca pusula görmemiş, coğrafyadan hep düşük notlarla geçmiş birisi, diğeri de yine hayatında ilk kez pusula gören birisi ise? (Aslı'nın coğrafya notunu bilmiyorum ama sanırım o da parlak değil ;) )) Neyse, hızlı (1dk'lık) bir pusula-harita koordinasyon eğitimi ile koşarak 3. takım olarak yola çıktık.

İlk bayrağa kadar koşarak gittik---- diyemeyeceğim tabiki. Bir kaç dakika sonra kesildik, hızlı yürüme daha iyi bir ihtimal oldu. Direkt parkurlar seçerek birinci bayrağa gittik ki gittiğimiz yerde 8. bayrağı bulduk. (Eeee kılavuzu Ulaş olanın burnu 8. bayrakta biter değil mi?) sonra yakın mesafedeki 1. bayrağa geçiş.

2. bayrak kolay bir parkurla ulaşılabilecek, kolay bir noktada idi. Yine pusulaya çok fazla başvurmadan saldırı noktaları yardımı ile 2. bayrağa eriştik.

3. bayrak için artık pusula kullanmaya başlamamızın, özellikle de bunun yarış değil antrenman olduğunu düşünürsek zamanı gelmişti. Pusula'mızın koordinasyonunu tamamlayıp hızla 3. bayrağa yöneldik. Tempolu bir yürüyüş sonrasında çok şanslıyız ki varış noktasına varmadan tam ters yöne gittiğimizi farkettik. ;) Yaklaşık 20 dakikalık bir kaybın ardından tam ters yöne gitmek üzere 2. bayrağa geri dönmüştük. (İşte ben bunu anlamıyorum. Neden Kuzey ibresi Kuzeyi göstermeli ki, Güney'i gösterse ne olur? Bırakın sporda statükoyu ;) ) Başlar eğik 3. bayrağa gittik. Yine kolay bir parkur sonrası 3. bayrağı aldıktan sonra, 4. bayrağa gitmek üzere yine pusulaya başvurduk.

Koordinasyon sonrası, gördük ki, 2 parkur: Kısa, tırmanış içeren ve sık diken-orman karışımı ve uzun-boş patika. Tabiki kaybettiğimiz 20 dakikayı telafi etmenin çabası ile tırmanmaya başladık. Tırmanmaya başlayınca biraz önce bıraktığımız 3. bayrağa bizden önce çıkış yapmış bir takımın yeni geldiğini görmek biraz moralimizi düzeltti. Hırsla 4. bayrağa uzun bir parkuru yürümeye başladık. Uzun, tırmanışlı ve sık orman içeren parkurdan sonra 4. bayraktaydık.

4. bayrak başında dinlendikten sonra aktif dinlenme amacıyla bir süre patikadan ilerledik. Sonrasında eğlenceli olana geri dönüş: Sık ormanda yürümek :) Direkt parkur ile 5. bayrağa yöneldik. Tabi biz yöneldik de, 5. bayrak bizi orada beklemiyordu. Yine bayrak aramakla kaybedilen yaklaşık 15-20 dakika sonrası bayrağın kaybolduğuna kanaat getirerek geri yürümeye başladık. Nasıl? Tabi ki direkt patika'dan :D

Uzun bir süre direkt patikadan ilerleyerek sık ormanda iniş ve çıkışlarla neşemizi bulduk. Sonra önümüze çıkan açık arazideki patikayı takip etmeye karar verdik (Kendime not: Bir daha direkt parkuru zorunda olmadıkça terk etme. Özellikle çok yorgunsan kesin direkt patikadan. Ne kadar zor olursa olsun...) Patika bir noktada neredeyse 60-70 derecelik bir eğimle yükselen bir yokuş barındırıyordu. Bu yokuşta çok uzun zaman harcayıp tepesinde uzun bir dinlenmeden sonra 6. bayrağın yolları taştan. Bu sırada Aslı'nın annesinin araması tekrar havamızı bulmamızı sağladı. Kendisine 5. bayraktan ayrıldık, patika üzerinden 6. bayrağa koşuyoruz gibi tam koordinat verince İzmir'den direkt bir oh sesi duyduğuma eminim. Manisa sallandı neredeyse. Sanırım Aslı'nın birinci olması gerekiyor. Ailesi orienteering'e bu kadar ilgi gösterdiğine göre :) Neyse aileden aldığımız moral ve sms destekleri ile yine hırslanarak 6. bayrağa koşmaya başladık.

6. bayrak ile 7. bayrak neredeyse dipdibe olduğu için hızlı bir geçiş sonrası o ana kadar zaten 2 kez geçmiş olduğumuz 8. bayrağa 3. kez yollandık.

3. kez gördüğümüz 8. bayrak sonrası direkt ve tempolu bir parkur ile varış noktasına geldiğimizde çıkış sırasında vardığımızı gördük. Ancak bir farkla. Süre bazında ikinciliğe yükselmeyi başarmıştık. Toplam 134 dakika ile 2. olarak varış çizgisini geçmeyi başardık. Sanırım bu iş olacak.

Sonrasında bu tür çalışmalara hazırlıklı olanların ikram ettikleri meyveler ve diğer takımların gelmesi ile çalışmamızı tamamladık.

Dediğim gibi çok fazla anlatacak birşey olmadı. Ancak bu işi giderek daha çok sevdiğimi söylemem lazım. Sanırım olacak. Umarım da en azından diskalifiye olma sınırını geçebileceğim ilk etapta.

Kendime notlar: (Sonrasında kendimce yaptıklarıma ve yapabileceklerime bakınca; )
Pusulayı ters tutmaktan dolayı: 20 dakika
Direkt dinlenmeye ayrılan: 30 dakika
Muhabbet yüzünden yavaşlama: 10 dakika
Hatalı parkur seçimi: 10 dakika

Kaybedilen yaklaşık 70 dakika. Bunun ilk etapta 35-40 dakikasını telafi edebilirim sanırım. Yaklaşık 100 dakika gibi bir sürede bitirebiliyorum. İlk etapta yeterli...

Not: Aşağıdaki "YAZMAK" başlıklı yazıyı okumadıysanız mutlaka okuyun...

Not 2: 25.01-30.01 arasında İzmir dışında olacağımdan yürüyüş notları olmayacak. Ancak Mavrova/Makedonya'ya gidiyorum. Umarım dönünce Mavrova notları ile sizleri biraz daha sıkmaya çalışacağım. (Bu arada Sami hocam, söz, orada da çalışacağım.)

Okuduğunuz için teşekkürler. Selamlar...

Bu arada tabi ki 24 24 24 24 24 24 24 :D

Sunday, January 20, 2008

YAZMAK (Sırtçantam)



Geçtiğimiz günlerde ilk kez tanıştığım SIRTÇANTAM dergisinde çok güzel bir yazı okudum. Yazarından da aldığım izinle yazısını sizinle de paylaşmak istedim. Okumamış olanlara saygılarımla...

Bazen, tarihe not düşmektir yazmak, kimi zaman da dünyadaki olaylara başkaldırmaktır.

Duyarsız olmamaktır etrafındaki haksızlıklara, kirlenmeye, konuşabilmektir cesurca, başına geleceklerin bedelini ödemeyi göze alabilmektir.

Bunu yaparken; hakikat iki şeye muhtaçtır: Biri onu dillendiren, diğeri de onu anlayan. Yani bazen anlaşılmama riskini de göğüsleyebilmektir.

Özellikle toplumumuzda buu risk her yerdekinden daha fazladır. Ama olsun, biz, biliyoruz ki; güzelliğin nağmelerini mırıldanırsan, çölün ortasında olsan bile sana kulak veren biri bulunur. İşte o birileri için bile yazmaya değer...

Bazen de yanlış anlaşılmaktır yazmak, haksızca itham edilmektir bir de üstüne üstlük. Ama olsun.

Kimimiz mürekkebiz.
Kimimiz kağıt.
Kimimizin siyahlığı olmasaydı,
Beyaz dilsiz olurdu...

Kimimizin de beyazlığı olmasaydı siyah kör olurdu. Yani tamamlarız birbirimizi yine de; bazen, bataklığa denizden söz ederiz.

Bizi mübalağacı bir hayalperest sanırlar.

Denize, bataklıktan söz ederiz.

Bu kez de, çamur atan bir iftiracı sanırlar. Ama yine de olsun.

Bu bir tercih meselesidir. Tüm bunları göze alarak yaşabilmektir.

Bizler, düşsüz ve arzusuzların arasında en yüce olmaktansa, düşleri olan ve düşlerini gerçekleştirmeyi arzulayanların arasında en küçük olmayı yeğleyen insanlarız.

İbrahim Atik HALAÇ (atikhalac@hotmail.com)
Yazının orjinali; Gezi Kültürü dergisi SIRTÇANTAM (www.sirtcantam.com) GÜZ'07 (Sayı:27) tarihli sayısında yeralmaktadır. SIRTÇANTAM dergisi şu anda mevsimlik yayınlanmaktadır. Gazete bayilerinde bulabilirsiniz.

Son olarak yazısını burada da yayınlamama izin veren İbrahim beye, hem verdiği izin, hem de bu mükemmel yazısı için teşekkür ediyorum.

Monday, January 14, 2008

Emiralem - Tantalos - Sancaklı

Parkur: Emiralem - Tantalos - Sancaklı
Grup: DEDAK (Dokuz Eylül Dağcılık Kulübü) - C Grubu - B Grubu
Tarih: 13/01/2008
Hava: Açık/Güneşli



Merhaba, Bu hafta yürüyüşe çok sinirli başladım aslında. Hatta önce yürüyüşe gitmiyordum. Sonra "yazmıycam işte" dedim. (İnsan iç sesinde de gramer kullanmaz ya) Bakın ama kızma diyeceksiniz ama; nasıl bir insan bütün hafta beklediği yürüyüşe gitmek için Cumartesi'den çantasını hazırlamaz, pazar sabahına bırakır ve üstüne üstlük sonrasında çanta hazırlarken kullandığı listeyi (Evet, her hafta tekrar işaretlediğim bir checklistim var. Ne var yani, insan bunadığını kabul ediyor olamaz mı? :) ) de bir kenara bırakıp çantasını kafasına göre hazırlar? Tamam çok kızılacak bir şey gibi durmuyor. Tabi unuttuğum sadece rokalar olsaydı sorun yoktu. Ama git sen, fotoğraf makinesini unut. Hem de her tarafta yatarken çekilmiş fotoğraflarım varken ve çevremdekiler yürümek yerine sürekli yattığıma inanırlarken :). Neyse sabah önce soğuk, sonrasında Yücel bey'in sohbeti iyi geliyor da biraz sakinleşiyorum. Ne yapıyoruz? Mümkün olduğu kadar medeniyeti ve özellikle medeniyetin bize verdiği kötü duyguları gerimizde bırakıyoruz.

Evet, sabah 8:00. Konak'tan hareket ediyoruz. Ve ben sinir, sahiplik, yoksunluğun kızgınlık getirmesi, haz (ve bunlar gibi bir çok benzerini) Konak İskele'si önüne bırakıp yola çıkıyorum. (Gerçi döndüğümde beni bekliyorlardı ama sanırım birkaç gün daha onları orada bırakabilirim.) İlk olarak aklımda yolun 1 saat süreceği, çantamdan uzak kaldığım için sudoku'ma ulaşamayacağım için yol boyunca sıkılacağım düşünceleri var. Ama dedim ya yavaş yavaş İskele'de bırakıyorum bazı duyguları. Bu hafta yine çok şanslıyım. Yücel bey'le yanyana denk geliyoruz. Emiralem'in neresi olduğunu öğrendiğim andan beri kafama takılan, yolun 1 saat olması sorunu Yücel bey sayesinde çok güzel ve bitmesi istemeyeceğiniz bir yol zevkine dönüşüyor. Sanırım DEDAK'ta öğreneceklerim bitmeyecek ve yavaş yavaş 1 saatlik yolları sevmeye başlayacağım. (Bu arada Neşe hanım, merak etmeyin Yücel bey'in yürüyüşünü örnek almayacağım. :) )

9:00. Emiralem, çay molası. Çaycı amcanın sürekli bizi azarlaması, işinden çok memnun olması ve acele etmek gibi bir kaygısının olmaması. Orda çay ocağının başında amca sıcak suyu sürekli bir bardaktan diğerine boşalttıkça, arkanızdaki kalabalık çoğaldıkça ve amcanın istifini bozmaya niyetinin olmadığını gördükçe tamam diyorsunuz. Hayat böyle birşey olmalı.

9:20. 5 dakika otobüsle yolculuk ve C Grubu. Yaklaşık 5-10 dakikalık bir suskunluk sonrasında C Grubu yürüyüşe başlıyor. :) (Suskunluk saygı duruşu değil tabi. O gün C Grubunda bulunanların çoğu geçen hafta sütlerini dökmüşler. Neşe hanım da toplanmasına yardım ediyor :) Umarım bir daha dökmezler? ;) ) Ama bu da bir şans tabi. Bu sayede ilk kez birşeyle karşılaşıyorum: A Grubu, arkasından B Grubu çıkıyor. Sonrasında C Grubu olarak yürüyüşe başlıyoruz. (O zamana kadar C Grubu beni daha çok zorlardı ama nedenini bir türlü tam çözümleyemezdim. Dün gördüm. ) C Grubu geliyor ve önce B, sonra A Gruplarını sırasıyla geçiyoruz. Koşmuyoruz ama tempolu yürümek ne demek tam olarak anlıyorum bu kez. Eğer böyle ise C Grubu'nu seviyorum. (Ayrıca insani duygularım hariç ;) )

10:30'da ilk su molamızı, 11:00'da ikinci su molamızı veriyoruz. Su molalarının çok sık olmaması da güzel. Bun tempodan memnunum ve vücudum bu hafta daha iyi tepki veriyor. Sanırım o da hatırlamaya başlıyor.

12:00'da Tantalos'un yanındayız. Mola yeri, çok belli. Su var. Daha önce ateş yakılmış, taşları duruyor. Ayrıca inekler de var. Tamam öyleyse su var, et var, ateş var; duruyoruz. Bayram Ali bey ateşi yakmaya koyuluyor, ben acemi-beceriksiz kadrosundan etrafı seyretme ve Tantalos'u inceleme şansını elde ediyorum. (Büyümek istemiyorum :) ) Buraya kadar geldik, şu kayanın üzerinden bakınmak güzel olurdu derken, sihirli cümle: "Yukarıya gelen var mı?". Bir kayaya bakıyorum, bir kendime. Herhalde içinde sarmal merdiven falan var. Yoksa normal bir insan oraya çıkmaya cesaret edemez. En azından standart bir Ulaş yapmazdı herhalde. Ama ben adıma layık olmaya çalışmalıyım, değil mi? O kayaya tırmanacağız ULAŞ! yaklaşık 10 dakika tırmanıyoruz. O yolu nerden buldular anlamadım ama. Sanırım kendim gitsem tırmanamayabilirdim. Ve zirvedeyiz. Orada tekrar düşünüyorum ki, benim bu işte sevdiğim bu... Daha önce Mahmut Dağı'nda yaşadığımın benzeri. Hakimiyet duygusu, yapılamayanı yapma duygusu. Korkuyla yakın bir yukardalık. Anlamayanlara ne kadar yazsam mümkün değil, herhangi bir yazı dilinin anlatması çok zor. Ya göreceksiniz, ya da aşağıda kalın...

12:25'de mola yerine indik, standart ter değişimi ve yemek zamanı. İlk kez hazır yemek ile gelmedim. Pınar'cım yapmış Mangal sucukları. Bugün mangalsız ateşte, doğada sucuk yapmayı öğreneceğim. Gerçi laylay yürürsen malzemesiz kalırsın oraya geldiğinde bunu görüyorum. Pişirmeyi Mustafa bey'den öğreneceğim ve Mustafa bey ince, düzgün bir dal parçası bulmuş, ucunu yontuyor. İşe erken başlamak lazımmış. Yine acemi kadrosundan Mustafa bey'in başına musallatım :) (Ama bu kez öğrendim, bir daha yapabilirim) Parça parça yeniyor, ateşte az yukarda tutuluyor, sürekli ince ince çevriliyor, bu arada duyulan kokudan etkilenip hemen ekmek arasına atılmıyor ve ekmeğin içine bastırılıp dal parçasından sökülüyor. Elinizdeki ekmeği yerken başkalarına yer veriliyor, sonrasında bir parça daha dala geçirilip, işlem tekrarlanıyor. Son derece algoritmik ve lezzetli. :) Mola 90 dakika sürüyor. Çünkü dönüşte B Grubuna gidiyoruz. 13:30-13:45-14:00 olarak 3 partide C-A-B grupları sırasıyla mola yerinden ayrılıyoruz.

Yol boyunca yaklaşık 4 mola veriyoruz. Neşeli, güzel bir dönüş parkuru. Molaya kadar aslında basit sayılabilecek (C Grubunda yürümeme rağmen) bir parkur, moladan sonra biraz zorlaşıyor. Hatta yamaçlardan geçerken tüm vadi ayaklar altında kalıyor, sonra birden o vadiye iniyorsunuz ve ağaçların arasında, derelerden atlıyorsunuz ve sonra yine yukarıdasınız. Sanırım ben tek sıra gitmek zorunda kalınan parkurları daha çok seviyorum. Yamaç veya dere yatağı farketmez önemli olan 2-3 kişi yanyana yürünebilen parkurlar çok da hoşuma gitmiyor. Bir yandan sohbet ediyoruz, bir yandan müzik dinliyorum, hatta ön ve arkamdakiler duyuyor mu bilmiyorum ama şarkı da söylüyorum. :)

17:15'de otobüslere Sancaklı'ya iniyoruz. Burası güzel oluyor, tabi bizim için :) Tüm gruplar gelmiş, bizi bekliyor :) Hemen otobüse binip hareket edebiliyoruz. Burada tek canımızı sıkan şey, çocuklar. İnsanlarla dalga geçmeyi, saygısızlık etmeyi, onlardan birşeyler öğrenmek, birşeyler kazanmak yerine tercih ediyorlar. Galiba yeni nesile fazla güveniyoruz. (veya o yeni nesilin öğretmenlerine fazla güveniyoruz?) Neyse otobüse biniyor, sakin, sohbetli bir yolculukla İzmir'e geri dönüyoruz.

Parkur olarak baktığımızda öğle yemeğine kadar tempo dışında zorlanacak birşey yok, kolay denilebilecek, mola yerinden sonra orta zorlukta yürünebilen bir parkur. Özellikle mola yerinden sonra gerçekten yürümenin zevkini çıkarıyorsunuz, hem manzara, hem zorlama açısından. Tabi bir de kayanın tepesinden aşağıya bakmak. Sanırım bu duyguyu başka birşeyle değişmem. Neyse, bir haftayı daha bitiriyoruz. Ben aslında Tırazlı'nın hayalini kurarak bile gitmiş olabilirim, bu yürüyüşe, bilmiyorum. Bazı sitelerde Tırazlı'dan İzmir fotoğrafları gördüm. Ben aslında orada olmalıyım galiba. Bu hafta asıl eğlence var sanırım. Haftaya görüşürüz. (Bu hafta çok not var, aşağıya devam...)

Not 1: Aslında öncelikle özür dilemem gerekiyor, bu yazıdan çok memnun kalmadım. Umarım neler düşündüğümü anlatabilmişimdir. (Gerçi sıkıntı da bir duygu olduğuna göre sanırım en azından bu anlaşılıyordur yazıdan) Nedenini hala arıyorum. Cumartesi akşamını fazla kaçırmaktan dolayı, Fotoğraf makinesini unutmaktan dolayı veya Tırazlı hayalleri olabilir. Bilmiyorum, belki başka birşey. Ama çok memnun kalmadım ben. Neyse haftaya telafi.

Not 2: Doktor amcaya teşekkür etmek gerekiyor. Meyve molasında çok güzel bir türkü ziyafeti vardı. Özellikle söyleyişi ile şarkıyı yaşıyarak söylüyordu. Gerçekten çok eğlenceli idi. Eğer izin verirlerse ilk seferinde video çekimini yapıp sizlerle paylaşmak istiyorum. İzin alamazsam, evet, o kadar yol yürümek zorundasınız.

Not 3: Bu hafta çok güzel sohbetler ettim, çok şey kazandım. Hepsini anlatmak çok zor. Özellikle bir söz öğrendim, sanırım sizin de hoşunuza gider. Sağolun Yücel bey; "En güzeli benim kendi dilim. Ekmeğe ekmek, suya su diyorum."

Not 4: Hala doğa yürüyüşünü, Kordon yürüyüşü ile karıştıran arkadaşlar olması ne acı. Çok uzatmak istemiyorum. Ama bir insanın doğa yürüyüşüne bol makyaj, bir şişe parfüm, kaban, yandan asılan heybe çanta ve topuklumsu ayakkabı ile gelmesi iki şeye işaret olabilir. Bir arkadaşı tavsiye ettiyse, dinleme huyu yok (çünkü arkadaşı tavsiye ettiğine göre biliyordur ve uyarısını yapar.) veya kendi bulduysa okuma yeteneği yok. (çünkü DEDAK sitesi başta olmak üzere, gezenbilir'de, burada ve Google'a Trekking diye sorduğunuz her yerde malzeme listesi ve basit uyarılar bulunabiliyor.) Bilmiyorum yeni nesil nereye gidiyor. (Yürüyüşlerde çocuk kadrosundayken, yazarken nasıl da amca kadrosuna geçiyorum değil mi? :) :) )

Not 5: Geçen yazıma Neşe hanım, çok sağolsun yorumlarını yazmış. Çok mutlu oldum. Öğrencilerime de hep söylerim. Bir insanın kendi hatasını bulması çok zordur. Başkasının göstermesi gerekir. Kendisiyle ilk sohbet şansımda bunları daha da tartışacağım. Ancak teşekkür etmek istiyorum. Sanırım bazı uyarılarını düzeltemeyeceğim gibi görünüyor ama elimden geleni yapacağım.

Not 6: Orienteering çok neşeli başladı. Cuma teorik, Cumartesi pratik eğitimi var. Hala bekliyoruz, efendim. (Bu arada Pazar'da yürüyüş var. Pazartesi'leri karşıma çıkmayın birkaç hafta :) :) )

Not 7: Fotoğraf makinemi unuttuğumu yazmıştım. Fotoğraflarını benimle paylaşan Sn. Hüseyin OVMANAK'a çok teşekkürler, aşağıda kendisinin çekmiş olduğu fotoğrafları inceleyebilirsiniz. Tekrar teşekkürler, Hüseyin bey.

Not 8: YETER!!! :)


Emiralem - Tantalos - Sancaklı (19 km)
Servis Hareket _________________08:00
Emiralem'e Varış _______________09:00
Hareket ________________________09:20
Mola(5dk) ______________________10:30
Mola(5dk) ______________________11:00
Zirve(10dk) ____________________12:10
Öğle Yemeği(90dk) ______________12:25
Mola(5dk) ______________________14:25
Mola(10dk) _____________________15:05
Mola(5dk)_______________________15:55
Mola(5dk)_______________________16:50
Bitiş __________________________17:10
Servis Hareket _________________17:15

Fotoğrafların bazıları:
Yakında...

Not:
Çektiğim fotoğrafların tamamı: http://s240.photobucket.com/albums/ff299/XtrmPrgrmmr/DEDAK%20-%2020080113/

Tüm yürüyüş fotoğraflarım: http://www.flickr.com/photos/xtrmprgrmmr/

Friday, January 11, 2008

Orienteering - 1



Bu akşam (11.01) Orienteering eğitimine başladım. Genel olarak şu anda çok yorum yapılacak birşey yok aslında. İleride daha fazla detay anlatırız. Sadece ne yapılacağını anlatalım.

Temel amaç aslında net: Belirli bir noktadan belirli bir noktaya, belirli istasyonlara uğramak suretiyle en hızlı şekilde ulaşmaya çalışıyorsunuz. Bunu yaparken temel malzeme; Orienteering'e uygun hazırlanmış harita ve pusula.

2 tipte amaç olabiliyor:
1. Herkes sırayla çıkar ve herkes elindeki haritaya göre aynı yerden çıkıp, aynı istasyonlardan geçip aynı bitiş noktasına ulaşmaya çalışıyor.
2. Her istasyon zorluğuna göre farklı puanla değerlendiriliyor. Belirli bir süre içerisinde herkes kendi belirlediği istasyonlara kendi belirlediği rotalarla ulaşmaya çalışıyor. Süre sonunda toplanan toplam puana göre değerlendiriliyor.

İlk ders, Orienteering'e uygun haritanın okunabilmesi. Harita'da temel olarak öğrenilmesi gereken, yükseltilerin zorluk derecesini ve yüksekliğini haritaya bakarak anlayabilmek.
Haritada geçen ilk (ve sanırım bundan sonra duymaktan kusacağım :) ) terim MÜNHANİ. Haritadaki çizgilerle yüksekliği belirtmeye yarıyormuş. (yani haritayı kalabalıklaştırmasının bir anlamı varmış. :) )
Ayrıca;
BOYUN: 2 tepe arası
YAMAÇ: Münhaniler arasında mesafe kısalıyorsa (yani yükseklik değişikliği keskinleşiyorsa. ) > Zor
SIRT: Münhaniler arasında mesafe uzuyorsa (yani yükseklik değişikliği daha yavaş oluyorsa. ) > Kolay
ZİRVE: Münhani'nin ortasında x varsa
ÇUKUR: Münhani'nin kenarlarında iki tane çizgi varsa

Kısaca bunlar...

Çok uzatmayalım. Gelecek hafta ilk koşuları çalışıp sonra anlatırız yine.

Not: Bu arada dersten sonra çalışın dendi. :) Dersimiz de haritada en azından münhanileri çabucak anlayabilmek. İnternette çeşitli haritalar bulup bunları hızlı anlamaya ve yorumlamaya çalışacağız. Bulduğum ilk link:

İstanbul Orienteering Grubu

Başka linkler buldukça paylaşacağım. Başka kaynak bulursanız lütfen bilgilendirin. (Bu arada Türkiye Orienteering Federasyonu sitesi ben yazarken hala çalışmıyordu. Şu anda çalışıyor olabilir???)

Kendinize iyi bakın.
Not 2: Bu arada yukarıdaki haritayı da İstanbul Orienteering Grubu'ndan yararlandım. Eğer kendileri için bir mahsuru varsa kaldırabilirim.

Wednesday, January 09, 2008

Orienteering BAŞLIYOR...

DEDAK Orienteering Çalışmaları Başlıyor. 11 Ocak 2008 Akşamı 18:00'da DEDAK Ofisinde ilk toplantı yapılarak çalışmalar başlatılacak. Öğrendiklerimi tabiki sizlerle paylaşacağım, ancak sanırım gerçek bir eğitmen gibi olmaz. Doğa ile ilgilenen herkes denemeli gibi geliyor bana. Tam öğrendikçe daha da tavsiye de bulunurum. Neyse, nedir peki bu Orienteering:

Anladığım kadarıyla Orienteering, doğada yapılan bir yarışma şekli. Çeşitli malzemeniz var (ki şu ana kadar gördüğüme göre malzeme listesi sadece pusuladan oluşuyor :) ). Bu malzeme yardımıyla size verilen belirli noktaları gezmeye dayanıyor. Yani 3 yönü var; Elinizdeki malzemeyi iyi kullanacaksınız, İyi bir plan/strateji uygulayacaksınız, hızlı/güçlü olacaksınız.

Şimdilik bilmeden bu kadar ahkam keseyim. Cuma akşamı ilk eğitimi alınca neleri yanlış yazmışım düzeltirim. Katılmayı düşünürseniz, DEDAK'ın samimi/iyi niyetli/hevesli herkese aynı samimiyetle yeri olduğuna eminim.

Bu arada araştırırsınız ama, ben ekleyeyim, bilgi bulduğum birkaç yer;

GEZENBİLİR
DASK

Cuma günü DEDAK Ofisinde ve/veya birkaç gün sonra burada görüşmek üzere...

Tuesday, January 08, 2008

Bağyurdu - Dededağ

Parkur: Bağyurdu - Dededağ - Bağyurdu(Manisa)
Grup: DEDAK (Dokuz Eylül Dağcılık Kulübü) - B Grubu
Tarih: 06/01/2008
Hava: Açık/Parçalı Bulutlu



Evet, uzun bir aradan sonra sonunda yürüdüm. (Evet, daha önce Babababa demiştim. :) ) Hem özlemişim hem de hamlamışım. Tavsiye ederim, bu işe 1 ay bile ara vermeyin. İçiniz istiyor ancak vücudunuz tepki vermiyor. Aklınız hatırlıyor, "1,5 ay önce yapardık" diyor, vücut "yok canım, abartma, otur oturduğun yerde" diyor. Sakın ara vermeyin diyorum ve çok da uzun olmayan notlara başlıyorum.

8:05 itibariyle Konak iskele önünden yola çıkıyoruz. Minibüs yine kalabalık. Bir bakıma iyi tabi. Herkes hemfikir ama sonuçta tenha olsaydı, bu dev gibi çantalarla daha rahat yolculuk ederdik değil mi? (veya bu bireyci, faydacı, (tamam doğrusu bencil :) ) anlayışı bırakmam lazım :) ) Yolculuk çok güzel gidiyor. Önceki akşam bakmıştım, yolculuk 1 saatten uzun sürecek. Mp3 player, sudoku falan herşey hazır. Ama tabiki yolculuk arkadaşları daha iyi bir tercih. Gürsel hocam, Merve ve yeni üye Aslı (sanki ben eski üyeyim?!?) çok güzel bir muhabbet ile 1 saatlik yol hemen bitiveriyor. Aslında inerken inmesek de muhabbete devam mı etsek derken, bakıyorum dışarıda puslu, hafif serin, sabahı anlatan (aslında ne kadar uğraşsam bir sabah bir köy meydanında yürümediyseniz bu havayı anlatmam mümkün değil. Bunu yapanlarsa anladı zaten) bir hava bizi bekliyor. Muhabbet devam eder, yürüyün diyoruz, yürüyoruz.

9:00'da köye vardık. Şirketten çaylarımızı içtik. (Hatta bahsetmeden geçemem. Bölümde yaptığım yönlendirmeler işe yaramış, otobüsten indiğimde karşımda Emrah (öğrencim) duruyordu. Ne güzel de, aslında insan karşısında öğrencisini gördüğünde yaşlandığını hissediyor :) Neyse...) Kimi çayda, kimi çorbada, yarım saat geçiriyoruz. C grubunun rehberliğini Ayşe hanım yapıyor. Aslında ayıp da olacak. Hatta otobüste parkur çok zor değil, C yapılır dediler. Ama Mustafa bey B'de kal diyince B'de kalıyoruz. Ve orada tecrübenin önemini birkere daha anlıyorum. B'de bile vücudum bana karşı geliyordu, C'de yürüsem vücudumla kapışırdık herhalde. (Unutmuş, salak :)) Neyse, 9:30 itibariyle B grubuyla yürümeye başlıyoruz.

Ah'lar, puf'lar eşliğinde ilk kısa molamızı 10:05'de veriyoruz. Burada grup; B grubunun temposunun düşük olduğunu söyleyenler ile B'nin gereksiz yere hızlandırıldığını düşünenler olarak ikiye ayrılıyor. Tempo yapmak isteyen yaklaşık 10 kişi gruptan ayrılıyor, kurtlarla başbaşa kalıyoruz. (Nedense bizi kurtlar kapmıyor, ama sanırım kafamızda kırmızı bere olmadığından, işte sarı-lacivert berenin bir yararı daha :) ) Mustafa beyin tecrübesine ve parkurla ilgili çalışmalara katılmış olmasına güvenerek tempomuzu arttırıyoruz.


Ve 11:00'da gerçek bir mola. 10 dakika meyve molası. Meyvelerimizi yiyor, çevreyi fotoğraflıyoruz. Bir soluk alıyoruz. Ondan sonra hemen hareket. Neden? Oraya muhabbet etmeye gelmedik, işimiz var, YÜRÜYECEĞİZ!!!!

12:00 itibariyle görüp görebileceğimiz zirveyi görüyoruz. Hatta şöyle diyeyim. Zirveyi karşıdan göreceğimiz zirveyi görüyoruz. Orada herkes bir kıpırdanıyor, yürüyün karşıdan görüyoruz, gitmediğimiz zirve bizim değildir diye ama, sanırım herkes benim gibi. Vücutlarımızı dinliyoruz. (Tabi bir de Mustafa bey'i) Oradan mola yerine geriye dönüyoruz. Ama hesabı açık bırakıyoruz. O zirve daha sonra bizim olacak. O zirveye çıkılacak...

12:50 mola yerindeyiz. A'lar gelmiş, B'ler gelmiş, ateş yakılmış, kıyafet değiştirilmiş, sofralar kuruluyor. Kaçaklar yine kürkçü dükkanına geliyoruz. Şimdi en güzel ikinci an (birincisi zirve); yemek yenecek... Mola yaklaşık 1 saat. (Mola sonunda henüz tanışmadığım bir amca şarkılar söylemeye başlıyor. Herkes hevesli. :) Bir süre şarkılar söyleniyor.) Sonrasında dağlar olmasa bile çamur bizleri bekliyor :)

14:40 ilk mola anımız, biraz su içiyoruz, biraz fotoğraf ve çamurlara, yoğun ormana devam.

15:20 son meyve molası. Hatta belki bu meyve molasına bile gerek yok, köy karşımızda. Ama şöyle köy manzarası ile biraz meyve iyi gider. Özellikle de o meyvelerin eve bizimle geri dönmesine gerek yokken. Ne demişler; dağda olan dağda kalır. (veya buna benzer birşey :)) ve 16:00 itibariyle köye giriş yapıyoruz. Şanslıyız, ilk gelen grubuz. Arkamızdan B ve A grupları birlikte yürüyerek geliyor. Peşlerinden de C'ler tabiri caizse dökülmeye başlıyor :) Eeee, yürürken koşuyorlar, bir anda dağılıp tekrar toparlanıyorlar, saldırır gibi tırmanıyorlar. İzlemesi çok zevkli ama gerçekten fazla iyiler...

16:30 itibariyle otobüse binip İzmir'e geri götürülüyoruz. Aslında daha önceki yürüyüşlerde tam hissettiğim buydu. İzmir'e geri götürülüyorum. Ben orada mutluydum ve 1 hafta daha çalışmak için geri götürülüyorum. 1 hafta işimi iyi yaparsam, bana yine ödül verecekler, 8 saat için tekrar buraya gelebileceğim. Ama şimdi "İzmir'e geri götürülüyorum." Gerçi bukez yolculuk tam tersi, beni yavaş yavaş 1 haftama hazırlayan insanlar var. Gürsel hocam, Merve ve Aslı muhabbet gırla. Ve o kadar büyük bir yorgunluğu kahkahalarla geçen 1 saat ile tamamlıyoruz. Yorgunluktan eser kalmadan servisten iniyoruz.

Gidecekler için notlarsa; görülecek çok fazla birşey yok. Doğa güzel ama bilmiyorum işte. Aynı formatın daha iyilerini görmüş müydüm ki? Genel olarak da görülecekler dere yatakları, güzel ağaçlar, sık orman yapısı. Parkur orta zorlukta. Hatta düşük zorluk bile diyebilirim ama zorlaştıran konu, yerlerin ya buz olması, yada buzun eridiği yerlerde neredeyse balçık şeklinde çamur olması. Sürekli kaymamak veya çamura batmamak için uğraşıyorsunuz. Bu da zorluğu ortaya hatta yer yer zora çeviriyor. Ancak farklı bir havada kolay zorluk derecesinde bile düşünülebilir.

Katılan, yürüyen herkese teşekkürler, Umarım haftaya çok büyük bir sorunum olmazsa Emiralem'deyim. Beklerim efendim.

Not: Bu arada DEDAK'ta Oryantiring (Nasıl yazılır bilmiyorum?!?) çalışmaları başlamış. Ben zamanı uygun olduğu takdirde yazılıyorum. Oradan edindiğim tecrübeleride yakında yazmaya başlarım herhalde. Ancak düşünen varsa elini çabuk tutsa iyi olur. Teorik dersler yakında başlayacakmış.

Bağyurdu - Dededağ (17 km)
Servis Hareket _________________08:05
Bağyurdu'na Varış ______________09:00
Hareket ________________________09:30
Mola(5dk) ______________________10:05
Mola(10dk) _____________________11:00
Zirve(5dk) _____________________12:00
Öğle Yemeği(60dk) ______________12:50
Mola(5dk) ______________________14:40
Mola(10dk) _____________________15:20
Bitiş __________________________16:00
Servis Hareket _________________16:30

Fotoğrafların bazıları:


Not:
Çektiğim fotoğrafların tamamı: http://s240.photobucket.com/albums/ff299/XtrmPrgrmmr/DEDAK%20-%2020080106/

Tüm yürüyüş fotoğraflarım: http://www.flickr.com/photos/xtrmprgrmmr/