Wednesday, October 15, 2008

Kemalpaşa Ansızca Kanyonu

Parkur: Kemalpaşa Ansızca Kanyonu
Grup: Doruk Dağcılık Kulübü
Tarih: 12/10/2008
Hava: Açık/(Kanyon içindeyken kapalı :) )

Merhaba,

1 hafta geçti aslında yürüyüşümüzden. Bu nedenle çok da yazmak istemiyorum. Zira birçok şeyi unutmuş olma ihtimalim var. Ancak kısa da olsa yazmam gerekiyor ki, birileri bu notları görürse desin ki; "Ben de orada olmalıyım."

Biraz önce yazdığım gibi birçok detayı ne yazıkki iş yoğunluğum nedeniyle unuttum. Ancak bu yürüyüşe gidilmesi gerektiğini anlatmak için yazmalıyım sanırım. Aslında zor bir gün olacağı belliydi, benim için. Önceki akşamdan kalma (gece 2den sonra yatmış :) ) bir kişi olarak sabahın altı buçuğunda kalkıp Bornova'dan Konak'a sırf bu yürüyüş için döndüm. Aslında bu yönden gelenleri görmek açısından iyiydi. Eşimle metroya bindiğimizde önce Bornova'dan bizimle binen sırt çantalıların sayısı diğer duraklarda da arttıkça moralim yerine geldi.

Konak'ta metrodan indiğimde Adil Ömer Kutlu ile farklı vagonlarda geldiğimizi gördüm. Henüz yememiş olduğum sabah kahvaltısının yerine geçecek poğaçayı Metro çıkışındaki gevrekçiden alarak karşıya geçtik. Cumartesi günü www.gezenbilir.com forumlarında tanıştığımız arkadaşlarla güzel bir toplantı yapmış ve sohbetimizi forumda kararlaştırdığımız üzere Doruk Dağcılık'ın Ansızca Kanyonu'na yapacağı yürüyüşte sürdürmeye karar vermiştik. Bu nedenle bir yıllık bir devamdan sonra ilk kez DEDAK dışında bir kulüp ile yürüyüşe katılıyordum. Garip bir duygu! Ben gittiğimde herkes gelmiş sohbete başlamıştı bile. Kulübümün geçtiğimiz haftaki katılımından tanıdığı Elif'i de alarak DEDAK'taki büyüklerimize merhabaya gittik. Biraz sohbet ettik, iyi yürüyüşler diledik. Geri döndüğümüzde otobüs düzenine geçilmişti neredeyse. 1 minibüse Gezenbilir olarak biz yerleşiyoruz, yanımızda 5 kişi daha var.

Photobucket

Yolda bir eksikliğimiz var sanırım ki Bornova, Ege Üniversitesi Kampüs girişinde yaklaşık yarım saat bekliyoruz. Zaten yürümek için merakla bekliyoruz ama bu kez çok da sıkıcı olmuyor, zira uzun uzun konuşuyorum :)... Ansızca köyüne geldiğimizde köy bizi beklemiyor gibi, bilmiyorum. Pek etrafı da tanımıyorum. Bunlar sinirlerimi iyice geriyor. Kahvehanede çaylarımızı söylüyoruz. İyiki Gezenbilir'i tanıyorum da, kendi kendime kalmıyorum?

09:30'da hareket ediyoruz. Köyden sakin bir yürüyüş ile başlıyoruz.

Photobucket

Öncesinde dağcılık ekibi, yapılacaklar ve yürüyüşün anlamı anlatılıyor. Kısa açıklamalardan sonra Kanyon girişine doğru yollanıyoruz.

Photobucket

Yol boyunca birkaç kez tanımadığımız insanlara laf atsak da, birkaç kelime sohbetlerimiz hep sonuçsuz kalıyor. Ben de konuşma ile ilgili kulübün genel bir politikası olduğu veya insanların yürürken konuşmayı çok sevmediklerine kanaat getiriyor. Gerçi dediğim gibi ilk kez gelmiş olmanın ve kimseyi (Gezenbilir'ciler hariç) tanımamanın tedirginliği de çok yoğun. Burada kayalardan yapacağımız inişleri hiç aklıma bir getirmiyorum.

Photobucket

Yaklaşık 15-20 dakikalık bazı bölümleri çok zevkli, bazı bölümleri sapsarı ovalardan geçen bir yürüyüş yapıyoruz.

Photobucket

Photobucket

09:45 gibi Kanyon girişine geldiğimizde ilk kuyruğumuzu yaşıyoruz. Lafı gelmişken söyleyeyim; bu yürüyüşün en sıkıcı (hatta belki tek sıkıcı) tarafı tek kişinin geçebileceği noktalarda doğal olarak yaşanan sıkışmalar.

Photobucket

Photobucket

Ancak bu sorunu da Doruk Dağcılık çok fazla mola vermeyerek çözmeyi başarmış. Yemek molası dışında mola vermeyerek aslında bu sıkışmaları doğal molalar olarak kullanıyoruz. Kanyon girişi aslında özellikle istense böyle olamaz. Kanyona iniş yapıyoruz. İniş yaptığımız yer ne kolay, ne zor.

Photobucket

Photobucket

Bir yandan karşılaşacağımız zorlukların küçük bir benzeri, ancak başlayanlar için de çok korkutmayacak kadar kolay. Aşağıya inenlerin bir bölümü nefes molasını yaparken, bir bölümü de sonraki iniş noktasına kadar yürüyor. Burada rehberimiz grubu yürütse de biraz dağınık yürüyoruz.

Photobucket

Photobucket

Ancak bu sorun değil, zira kimsenin yanlış bir yola sapma şansı zaten yok :) Sürekli kayalar üzerinden yürüdüğümüz için bilek burkulması riski çok yüksek ancak bunu düşündüğümüz anlarda da sürekli birkaç kişide bir denk geldiğimiz Doruk Dağcılık üyeleri güven veriyor.

Photobucket

12:20'de 1 saatlik yemek molasını verdiğimizde bizden önce oraya gelenler çoktan molaya başlamışlar bile. Mola için oturduğumuzda hiçkimse mola süresi, ne zaman kalkılacağı, neler olacağı gibi konularda bilgi vermiyor. Yaklaşık 1 saat oturduktan sonra bakıyoruz ki herkes ayaklanıyor, biz de kalkıyoruz. İşte asıl bekleme burada başlıyor. Biraz önce yazdığım gibi kimse bize birşey söylemediği ve görebildiğimiz kişiler hızlı hızlı kalktıkları için biz de acilen toparlanıyor ve sıraya giriyoruz.

Photobucket

Burada "sıraya giriyoruz" aslında bu kadar kısa geçilmemesi gereken kelimeler. Büyük bir heyecanla yerimizden kalkarken yine 1 saatlik bir sıra beklemeye kalktığımızı bilmiyorduk tabiki. Aramızda iple kayadan inişi yapmış sadece 2-3 kişi varken ve zaten heyecanla bu inişi bekliyorken bir de sırada beklemek, bir de iniş yapanların çığlıklarını dinlemek, bir de yanlış yerlere basıldığında dökülen kayaları duymak, bırrr.... İçimiz iyice ürperiyor, ürperdikçe korkuyoruz, korktukça daha çok konuşuyoruz. Aslında bu bölüm bana yarıyor görünüyor ama hiç hoş bir bekleyiş olmuyor...

Photobucket

Bir de kibar insanlarız, gelen önümüze geçiyor, giden önümüze geçiyor. Bakıyoruz ki, en sona kalanlar Gezenbilir'ciler. (Fotoğraf çekmek için en önlerde aşağıya inen Ömer ve Murat hariç tabiki) Tabi kimseyi arkada bırakmamak duygusuyla bizim ekipteki herkesin inişini de bekliyorum ki sonunda sıra bana da geliyor.

Photobucket

2 tane istasyon kurulmuş durumda ki bunlara istasyon mu denir onu bile bilmiyorum. İpleri ağaçlara dolamışlar. Dönen ipler birer kişiye bağlı. İnecek olana bacaklarından ve belinden geçen bir kemer takıyorlar. Bir de kafada kask var tabi. Kemerin ön orta bölümünde bir kelepçe var. Ağaç dönerek gelen bir kişiye bağlı ipin boştaki ucunu işte bu kelepçeye bağlıyorlar. Veya ben tepede aşağıya bir ipin ucunda sallanacağım heyecanıyla herşeyi yanlış da anlamış olabilirim :) Bir yandan düşünüyorum, bu kadar insan, ki en azından benim tanıdıklarımın ilk kez yaptığından eminim, bunu yapabildiğine göre ben de öğrenebilirim. Ayrıca düşecek bir durum yok. Çünkü en azından benim yapamama ihtimale karşılık Doruk Dağcılık kendini riske atmazdı herhalde değil mi? Neyse iplerimi bağlıyorum, kayalardan aşağı bakıyorum ki, beni böyle hatırlasınlar :) Şaka bir tarafa makineleri hazırlayın ben geliyorum. Görün bakın ne komik olacak :) Aşağıya bakıyorum, çok da yüksek değil. Sırayla verilen komutları uygulayacağım. Ne kadar zor olabilir ki? Arkamı dönüp adımlarımı geri geri atıyorum. İlk komut, ağırlığımı arkaya vermem ve kemerin üzerine oturuyor gibi durmam. Tabi bu şu anlama geliyor: Kendimi boşluğa bırakmalıyım. Tahmin edeceğiniz gibi bunu ilk kez yapacağıma göre çok da kolay değil. İnsan kendini hergün boşluğa bırakmıyor. Geri geri yürüyorum. Arkam boşluk. Söyledikleri gibi kemere oturmaya çalışıyorum. Elimle kayayı tutma şansım olduğu sürece, bu çok da kolay değil. İlk denemeler son derece başarısız. İpe tutunuyor, yere dik kalıyorum. Her kemere oturmayı deneyişimde ayaklarım yine yere düşüyor. Birkaç denemeden sonra sonunda istediklerini yapmayı başarıyorum. Bu sırada aşağıda flaşlar patlıyor. :) İnişte anlatacak çok birşey yok bundan sonra. Elim ayağım titriyor. Bir süre sonra aşağıdan gelen sesleri duyuyorum. Yavaş yavaş, zevkini çıkartarak iniyorum. Yine ellerim titrediği için üzerimdeki kemeri söküyorlar. İnişimi tamamlıyorum. Ve aslında bir daha yapmayı bile istiyorum ama bir sonraki Kanyon Yürüyüşünden önce değil. Çünkü ben dağcı değil, yürüyüşçüyüm. Yürürken gerektiği için iple iniyorum, iple iniş için yürümüyorum.

Photobucket

Neyse bundan sonra da kısa inişler, sıra beklemeler ve çok güzel, az serin, genelde kapalı (güneş aşağıya zor ulaşıyordu) bir havada yürüyoruz. Her sıraya girdiğimizde öndeysek inince, arkadaysak beklerken dinleniyoruz. Kanyondan çıkınca yarım saate yakın bir az eğimli tırmanış sonrası yürüyüşümüzü köyde noktalıyoruz. 16:25'de köye varınca yarım saat servisler kalkana kadar kahve molası.

Photobucket

Photobucket

Daha önce söylediğim gibi çok anlatacak birşey ne yazıkki hatırlayamıyorum. Unutmamak gerekirse;

_ www.gezenbilir.com ile tanıştığımız arkadaşlarımla güzel, eğlenceli bir yürüyüş yaptık.
_ Çok güzel ve eğlenceli bir parkur. Hatta belki de her yıl iple çekilesi...
_ Yol boyunca kenarları akan suyla yuvarlatılmış kayalardan oluşan bir yoldan yürüyorsunuz. Bu da bilek burkulması, kayma gibi riskleri çok arttırıyor. Bu nedenle bilekli olmayan bir ayakkabı ile yürümek çok zor. Ancak inişlerde ise yumuşak tabanlı ayakkabılar daha yararlı görünüyor. Son tercih yapmak gerekirse, kısa ayakkabıların çok az kullanılacağını ve Doruk Dağcılık üyelerinin yardımlarını düşünerek standart yürüyüş ayakkabısını tercih edin.
_Fotoğraflar için yine Elif'e (nam-ı diğer gezenbilir elf :) ) çok teşekkürler... (Fotoğrafların orjinal boyutunu görmek için üzerine tıklayabilirsiniz...)

Kemalpaşa Ansızca Kanyonu
Servis Hareket _________________08:00
Bornova'da Mola(35dk)___________08:15
Çay Molası _____________________09:10
Hareket ________________________09:30
Kanyona Giriş __________________09:45
Mola(5dk) ______________________10:15
Öğle Yemeği(60dk)_______________12:20
Mola(5dk) ______________________15:25
Bitiş __________________________16:25
Servis Hareket _________________17:00



Kökten Ulaş 'XtrmPrgrmmr' BİRANT

Wednesday, October 08, 2008

Değirmendere - Özdere

Parkur: Değirmendere - Özdere
Grup: DEDAK (Dokuz Eylül Dağcılık Kulübü) - B Grubu
Tarih: 05/10/2008
Hava: Açık/Nadiren hafif yağmurlu

Merhaba,

Bu sezonu açtım sonunda. Bütün bir yaz dönemi yürümeyi bekledim. Hatta yazın biliyorsunuz, yürüyemedim diye Foça'lar arası yürümeye bile kalktım :). Sonrasında İnebolu'dan Kastamonu'ya yürüyüş ve bugüne geldik. Uzun zaman sonra ilk yürüyüşüme katılacak olmanın heyecanı, tüm 1 haftanın dinlenmesi, üstüne bir de 1 yazlık hamlık... Aslında zor bir yürüyüş. Özellikle son bir hafta içerisinde çok dinlenmiş olmanın hamlığı iyice zorlayacaktı. Cumartesi gecesi uzun bir gece oldu, ders hazırlandı falan filan derken, sabah için yatıldı. Sabah 6'da kalkmak uzun zaman sonra saçma görünüyor. Hatta karanlık yüzünden insanın yatası bile var. Ama gezenbilir'den (www.gezenbilir.com) bir de misafirimiz olacak. Öyleyse ev sahibinin gitmesi lazım. Hem de yazarken atıp tutarsan, "gelmezsen şöyle olur böyle olur" deyu, bir de üstüne gitmezsen adamı hamsiler kovalar. (Umarım Karadeniz atasözü?)

Dediğim gibi, sabah 6:15'de kalktım. Önce traş, sonra kahvaltı hazırlığı ki paralelinde öğle yemeğinin hazırlığı ki öyle böyle değil. Bir yandan giyinim, bir yandan kahvaltı edimi. Sonuçta paralel süreçlerin birleşimi ile 7:15'de evden çıkası olmuşum. 6'da kalktığımda hava aydınlanmamış henüz. Ortada kimse görünmüyor. Şeytan diyor, kalkmışsın giyinmişsin, otur evde, pencerenin başına, eline al çayını, sokağın harekete geçişini bekle. Sakin bir günaydın, sonra gazete, kahvaltı, vs. Ama başı güzel başlasa da sonra hiç de Rita Hayword filmi tadında gitmeyecek. Oturup bilgisayar başına oyun oyna, maç seyret, vs. Olmayacak yani. Madem ki kalktık ve sahi bir de boyumuzdan büyük laflar ettik. Öyleyse yürü bakalım Ulaş efendi...

Evden çıktım. Yeni yağmur yağmış, henüz damlaların formu bile bozulmamış arabaların üzerinde. Bu kokuyu yakın zamanda duymuştum. Geçtiğimiz günlerde de İzmir'ime yağmurlar yağdı ama bu hava, bu koku, bu saat güzel bir kombinasyon.Tamamdır, yürüyüş hevesimiz de geldiğine göre yürüyelim bakalım...

07:30 gibi servis geliyor. O zamana kadar çevrede Zirve Dağcılık'tan çok insan var. Birçoğuna selam veriyorum. Ama sanırım kırmızı ceketliler, mavi ceketlileri sevmiyor? Veya insanların birbirine (o saatte üzerinde dağcılık kulübü malzemeleri ile servis beklediğine göre büyük ihtimalle benzer işler yapacak?) o saatte selam vermesine alışkın değiller ki, verileni de almıyorlar. Kafama takmıyorum (ki takmasam aradan geçen 3 günden sonra bir de buraya yazmazdım :)) servisi bekliyorum. Minibüs geliyor, ilk hayal kırıklığı; servis boş sayılır. Her hafta binerken bin tane günaydın göndermem gereken serviste insanları arayıp buluyorum da günaydın diyorum. Sanırım DEDAK üyeleri henüz sezonu açmamış. Bu arada araç gelirken görüyorum ki, misafirimiz gelmiş, otobüsün en önüne oturmuş ki, yolda bir sorun olur da otobüs ortadan ikiye ayrılırsa ben şoföre yakın tarafta kalayım diyor? Veya basitçe yeni gelmenin tedirginliği de olabilir :) Tahmin edin hangisi. O da tanıyor, sanırım otobüste artık tanıdığı birileri olduğuna göre en öne oturmak zorunda değil. :) Biner binmez gevezeliğe başlıyorum ki, kulakları bana dayanamayacak gibiyse hiç İzmir dışına çıkartmayalım. Orada dayanamazsa diye biraz konuşuyorum. Konak'a geldiğimizde hala yaşadığına ve kaçmaya karar vermediğine göre, sanırım gidebiliriz... :)

Konak'ta aracımız 8'de ayrılacak. Yine Konak İskele önü araç ve yürüyüşçü dolu. Normal bir günün yarısı kadar belki ama uzun zamandır yürüyüş görmemiş birisi için güzel bir görüntü... Hatta Kastamonu yürüyüşünden dostumuz Barış da geliyor. Konak'ta güzel bir sohbet. Bu sırada misafirimiz (Bundan sonra elf mi diyelim, gezenbilir mi? yoksa Elif mi? elf iyi bence...) çalışmasına başlamış. Bakıyorum elinde makine, çekiyor. (bunun değeri orada anlamıyorum ama dönünce verdiği fotoğraflarda anlıyorum. İyi olmuş...)

Photobucket

Photobucket

9 itibariyle Değirmendere'deyiz. Sakin bir köy Değirmendere. Girişine tabelalar asmışlar, Doğa Güzellikleri ile ünlü diye.

Photobucket

Sanırım bu işin köye olan faydasını anlamışlar. İner inmez ilk kahve'ye seyirtiyoruz. Herkes farklı yerlere dağılıyor. Uzun zaman sonra ilk yürüyüşüm olacaksa herkesle merhabalaşmak, herkese hatır sormak istiyorum ama bu çok mümkün değil. :(

Photobucket

Photobucket

Bu haftaki yürüyüşte olduklarını bildiğimi Mustafa abi'ye, Ferah abla'ya yöneliyorum. Beni C grubu konusunda uyarıyorlar. Uzun zaman sonra ilk hafta için biraz yorucu olabilir diyorlar, vazgeçiriyorlar. (Kendime not: Ben C için gitmiştim ya... Yürüyüş sonundan akıllanma notu: İlk yürüyüşünde ne olursa olsun C'den başlama, hamlamış olacaksın, B bile zorlayabilir :) )

Photobucket

9:30 gibi elf ile B grubundan başlıyoruz. B grubu aslında çok iyi görünüyor. Çünkü tüm tanıdıklarım neredeyse orada. Bir de yeni arkadaşlar var, ancak aynı anda sadece bir kişi rahatsız edebildiğimden elimdeki tek kurbanı seçiyorum. Yenileri sonra
rahatsız ederim. :) Konuşaraktan başlıyoruz.

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Bakıyorum, sürekli fotoğraf çekiyor, ilk isteklerimde bulunuyorum. Sanırım bu yazıları daha önce okumuşsanız anlamışsınızdır: Özellikle bulutların olduğu manzara fotoğraflarını seviyorum. Rica ediyorum. Gördüğümüz bulutları gördüğümüz gibi çekmesini rica ediyorum. (Sonucu şimdiden söyleyeyim, dayanamayacağım; Manzaralar gördüğümden daha güzel, fotoğraflardan sadece bazıları aşağıda...)

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

Photobucket

9:45'de ilk molamız, grupları ayırmak için.

Photobucket

10:10'da bir daha duruyoruz, ilk nefes molası. 5 dakika. Burada farkediyorum ki, ter atmaya başlamışım. Normalde olmaması gereken birşey. Demekki biraz daha zorlamak hoş olmayabilirdi. Bu arada elf nefes nefese :) Bir yandan elinde kocaman bir fotoğraf makinesi, sırtında çanta taşımaya çalışırken tırmanıyor, tırmanışın zorluğu, dengesizlik ile birleşince daha da yorucu oluyor.

Photobucket

Ayrıca, bir yandan fotoğraf çekmeye, bir yandan grubun temposunu bozmamaya çalıştıkça arada durup, arada tempo arttırıyor. Bu tempo bozukluğu da direkt suratından yıkanmış gibi akan terlerin ve konuşurken bir cümledeki iki kelime arasına koyduğu nokta uzunluğundaki eslerin nedeni. (Cümleyi anlamadıysanız bir daha okuyabilirsiniz :) Ben yazarken 4 kere okudum... :) )

Photobucket

10:35'de bir su molası ve 12:55'e kadar süren çoğu tırmanış bir yürüyüş. Öğle yemeğine kadar yaptığımız yürüyüşte nadiren düz alandan geçsek de genellikle hafif zorluk ve eğimde bir tırmanış ile yürüdük. Doğru yerlerde, doğru sürelerle yapılan molalar ile rehberimizin tempo becerisi bu başarılı tırmanış için özellikle teşekkür edilmesi gereken konuydu. (Her ne kadar değerlendirmek haddime olmasa da) Grubun birbirine yakın insanlardan oluşan küçük bir ekip (yaklaşık 25 kişi) olması rehberimizin şansıydı belki ama sanırım bu işe devam edeceksem tempo konusunu öğrenebileceğim bir kişi daha var. (Kendime not: En azından bir kere daha aynı rehber büyüğümle yürümeli ve bu kez daha dikkatli takip etmeliyim.)

Photobucket

Photobucket

Genellikle çam ağaçları altında, gökyüzünü zor gördüğümüz bir tırmanış parkuru. Mükemmel bir yağmur kokusu, çamların kokusuna karışıyor. Bir de dereler aksaydı, tam köy kahvesi tablosu ama sanırım akan dereler çocuklarımızın da göremeyeceği birşey olacak. Çünkü bu kadar rutubet kokan bir yerde, bu mevsimde kuru/yarı ölü dere yataklarından geçiyorsunuz. Neyse, yine küresel ısınma diyelim de, büyükler mutlu olsun (Sanki Küre kendini ısıtıyor da, bizler birşey yapmıyoruz? Trafik canavarı, Enflasyon canavarı gibisinden. Neyse konuya teğetten dönüş >)

Photobucket

Photobucket

Photobucket

12:55'de öğle yemeği sırası. Her zamanki benim acıkma zamanım geçmiş durumda. Veya daha az edebi bir cümle ile; AÇIM... Derhal sandviçler çıka, yemeğe yumuluna...

Photobucket

Hem küçük bir grup olmamız hem de alandaki dengesizlik nedeniyle bir yandan kimse birbiriyle oturmuyor, bir yandan da içiçeyiz. Güzel bir yemek ertesinde önce iyi bir dinlenme diyorum. Tam kafamı koyuyorum yere ki, yan masadan güzel bir muhabbet, kahve eşliğinde yuvarlanıyor. Davete icabet gerekir, ki içinde güzel bir sohbet varsa...

Photobucket

Photobucket

Tam neşemizi bulduk, kalkmaya 15 dakika var derken, gökler tamam diyor: "Siz böyle bir muhabbete başlarsanız, kalkış saatinizi kaçırırsınız, şimdi kalkın anca hazırlanırsınız!" 65 dakikalık molamızı bitirdiğimizde hepimiz yağmurluklarımızı giymiş yürümeye hazırız ki, bir sorun var. Bizi ayağa kaldıran yağmur, görevini yapmış olmanın mutluluğu ile sanırım bize de gülerek ayrılıyor aramızdan. Biz de akıllıyız ya yağmurlukları çıkartmadan yürümeye başlıyoruz...

14:55'deki moladan önce herkes yağmurun bizim onu taktığımız kadar bizi takmadığını farkediyor ve aralarda durup yağmurluğundan kurtuluyor.

Photobucket

Yemek sonrası yürüyüş olduğundan herkeste bir yorgunluk var. Ta ki molada Özdere'ye tepeden bakanda. Hemen makineler çıkıyor, çatır çutur Özdere'yi böyle görmenin zevkini sevdiklerimize götürmeye çalışmaya başlıyoruz. (ki bunu neden yaptığımızı yavaştan sorgulasak mı ki, bencillik yapsak da onlara götürmesek mi? Belki onlar da gelirler mi ki? O zaman? Çift taraflı, neyse, bu paradoksu da birara çözerim...)

Photobucket

Photobucket

15:35 molası yine 10 dakika ve 16:35'de öyle. 16:35'e kadar Özdere'ye direkt iniyoruz. Bulunduğumuz yerden iniş itfaiye yolu ile. İtfaiye yolu ile başlayan parkurumuz, aralarda yaptığımız dik kestirmeler ile neşeleniyor. (E, doğa yürüyüşüne geldik, normal insanların yürüdüğü yerden inemeyiz değil mi? :) )

Photobucket

Photobucket

İşte, bunlar zor ve bir yandan da benim yapmamın nedeni. Belki çok zor yapıyorum, belki 10 yürüyüşte şu inişleri tam öğrenemedim ama sonuçta seviyorum bu inişleri. Bir süre yılan gibi itfaiye yolu takip edip arada kendimizi yardan atıyoruz :) (Tam yar sayılmaz ya, biraz heyecan olsun dedim okurken :) ) Bu arada not düşmüş olalım, iniş düşük zorlukta bir iniş yolu, yine ağaçlar arasında ancak bu kez daha az sık ağaçlarla bezeli.

Photobucket

Photobucket

Hala her tarafımız oksijen, her tarafımız orman, her tarafımız ağaç, her tarafımız doğa ve her yanımız mavi.

Photobucket

Photobucket

Bu arada uzun zaman bahsetmedim, elf'i ilk konuşmalarda bırakmadık. Hala ölmedi, yürüyor, hatta ben o kadar konuşuyorum, bana mısın demiyor :) Sanki dinliyor gibi yapmaya devam ediyor. Yürüdükçe açılıyor. Ayağındaki normal spor ayakkabıya rağmen, sürekli bileğini zedelemesine rağmen yapılabilecek en az sızlanma ile gidiyor. (Ben daha fazla sızlanabiliyorum en azından :) ) İnişlerde yavaşlıyoruz ama sanırım bunları da öğrenecek, gelecek vaadediyor...

Photobucket

Neyse efenim, 16:35 molası Özdere'ye inmeden son mola ve türkü molamızı veriyoruz. Güzel bir sohbet ve müzik fırsatı.

Photobucket

Photobucket

Ne yazıkki 17:00 itibariyle yeniden insanların arasındayız. Yine her tarafta arabalar var, herkes bize korna çalıyor, yine her taraf insan dolu, bize garip bakıyorlar... Boşverin, Özdere'de bir kahveye oturuyoruz. elf'in Değirmendere'den Özdere'ye yürümesine neden olan kahvelerimizi içebiliyoruz. (Ona Değirmendere'de de kahve vardı desem mi? yoksa böyle dursun; kendini mutlu mu hissetsin? :) )

Photobucket

17:45'de araç hareketi, 19:15'de Konak'a iniyorum ve benim için bir yürüyüş daha bitiyor. Yol boyunca fotoğraflara bakıyoruz, gezenbilir'den konuşuyoruz. Yol geçiyor. Ve işin eğlenceli tarafı, yeşil arkamızda, griye geliyoruz. (Pazartesi günü anlayacağım ki, keşke gri kalsaymış, da bu benim mesleki sorunum, boşverin :) ) Gri günlerden kurtuluş diliyorum. Şanslıysanız bu pazar, daha şanslıysanız pazardan bile önce...

Not: Parkur hafif ama eğlenceli bir parkur. Doğa çok güzel, seyirlik, fotoğraflık... Bir daha gider miyim? Mutlaka. Bekleyip arayacağım bir parkur olduğunu söyleyebilirim. Görüşürüz...

Not 2: Bu hafta bir farklılık yaptım(k). elf'in (Elif'in) tavsiyesi ile okunabilirliği arttırmak için fotoğrafların bazılarını aralara da serpiştirmeye başlayacağım. Bu hafta Elif'de bana yardım etti, doğru yerlere doğru fotoğraflar için. Önümüzdeki haftalarda eğer daha kolay okunuyorsa böyle devam edeceğim bakalım...

Not 3: Fotoğraflara baktığınızda göreceksiniz, 2 tipte. Amatör olanlar benimkiler. Fotoğraflarını benimle paylaşan Elif'e teşekkür etmem gerekiyor. Burada da gördüğünüz fotoğrafların (eğer kişisel başlığını açarsa) daha fazlasını www.gezenbilir.com forumumuzda da bulabileceksiniz... Tekrar teşekkürler...

Not 4: Kastamonu Yürüyüşü notlarına kısa bir ara yaptım. 3. ve son bölümü yazacağım en yakın zamanda... Onun için özür...

Not 5: Yeter artık... :)

Kökten Ulaş 'XtrmPrgrmmr' BİRANT

Değirmendere - Özdere (~25 km)
Servis Hareket _________________08:00
Çay Molası _____________________09:00
Hareket ________________________09:30
Mola(5dk) ______________________09:45
Mola(5dk) ______________________10:10
Mola(5dk) ______________________10:35
Öğle Yemeği(65dk)_______________12:55
Mola(10dk) _____________________14:55
Mola(10dk) _____________________15:35
Mola(10dk) _____________________16:35
Bitiş __________________________17:00
Servis Hareket _________________17:45

Resimlerin bulunduğu albüme erişim için >
http://s240.photobucket.com/albums/ff299/XtrmPrgrmmr/Trekking/2008/Degirmendere-Ozdere-20081005/

Tüm fotoğraflar >