Monday, November 10, 2008

Bir İstanbul Macerası: Ist5Days (29/10/2008 - 02/11/2008)

Bir İstanbul macerası veya bir macera boyunca İstanbul...

Ist5Days 2008 Oryantiring (yeni ismiyle Hedef Bulma) yarışması bu sene 29 Ekim - 01 Kasım tarihleri arasında 4 gün içerisinde 5 yarış olarak yapıldı. Amatör de olsa lisanslı bir sporcu olarak kulübümü (DEDAK'ı) temsil etmeye oraya gitmeliydim ve bir de İstanbul fırsatı diyince eşimle bu şansı değerlendirdik.

Öncesinde uçak biletlerimizi alınca çok da ucuz bir uygulama olduğunu söyleyebilirim. Ekim sonunda kullanacağımız biletleri Ağustostan alınca tüm vergi, vs. dahil 100 YTL gibi bir paraya Pegasus havayolları ile Gidiş-Geliş bilet alabilince zaten yol neredeyse bedava olarak bile düşünülebilirdi.

27-28 Ekim günleri yoğun ders yükünün altından kalkıp 29 Ekim sabahı havaalanına yollandık ki, aklım haritalarımda kaldı. Zira son 5 aydır koşu antrenmanı yapmayan ve son 3 aydır Oryantiring haritası görmeyen bir kişi olarak tam da "önemli olan yarışmaktı" modunda gidiyordum. Hatta son 1 haftayı evde yoğun hasta olarak da geçirince korku düzeyi giderek arttı. Havaalanı maceramız da birşey yok efendim. Sadece birkaç çarşaflı kadın (mı tabi bilmiyorum. Çarşafın içinde kim varsa???) ve birkaç ortalığa gülücükler dağıtan çocuk dışında hafızada birşey kalmadı. (Henüz "dada" diyemeyen o çocuklar birgün o çarşafların içine mi girecek? veya sakalını uzatmazsa hapse mi atılacak? Yok daha neler!!! Aslında daha neler, neler :( )

Yolculuk iyi geçiyor. Pegasus iyi gidiyor göründü. Koltuk araları sanki daha sıkışmış gibi veya ben 30umdan sonra boy atıyorum. :) Bir de yemekler paralı tabi ama nedense pahalı gelmedi. Yani 40 dakikadan uzun bir yolculuk için çok da abartmamışlar...

Havaalanında arkadaşlarımız karşılayacak ve hoşgeldiniz kahvaltısı. İner inmez İstanbul trafiğini görüyoruz :) Havaalanında hareket eden her şoförün acelesi var, herkes birbirinin önüne direksiyon kırıyor ancak yolcusunu gören yolun ortasında durup el frenini çekebiliyor ve son derece yavaş hareketlerle inip bavul yükleyebiliyor, sonra yine acelesi var. Sanırım ben bu sistemi anlayamayacağım. Aceleleri mi var, yoksa rahatlar mı? :) Deniz kenarında güzel bir kahvaltı ve kalacağımız Marmara Üniversitesi Misafirhanesi'ne bırakıyorlar bizi...

Göztepe/Kadıköy'de Marmara Üniversitesi Kampüsü içerisinde mükemmel bir yer Misafirhane. Hatta biz İstanbul'a her gittiğimizde tercih ediyoruz ki, gerek temizlik, gerek oda sıcaklığı, gerek fiyat açılarından sıradışı bir yer. Ayrıca bir de Kutsal Topraklar'da... :) Biraz dinlendikten sonra eşimle Şükrü SARAÇOĞLU'na yürüyoruz. Stadı tavaf edip, geleneksel Fenerium alışverişimizi yapıyoruz. Ayrıca eşim ilk kez Fenerbahçe müzesini ziyaret ediyor. Ben daha önce de ziyaret etme şansına erişmiştim ama yine içim kötü oluyor tabi yaşananları inceledikçe...

Stattan dönünce arkadaşımızla buluşuyor, ilk akşamımız için rotamız Moda yönüne. Moda'da güzel bir İtalyan lokantası. Pizza ve makarnalı bir gece ve sonrasında bir cafe'de maç keyfi. Geceyi çok uzatmadan tamamlıyor ve ertesi günkü yarışı da düşünerek odamıza dönüyoruz. Bu arada ilk gün yarışları Belgrad Ormanları'nda tamamlanmış durumda. İkinci gün yine Belgrad Ormanları...

Geç kalmamak için sabahın köründe kalkıyor, yollara revan oluyoruz. Yöntemimiz çok güzel aslında. Minibüs yolundan Minibüsle Kadıköy İskele'si, oradan Beşiktaş'a vapur ve Metromsu ile Ayasofya... Sabah 6:30'da kalkıp ilk vapura binmeyi başarırsanız bu plan çok güzel işliyor. Hatta vapurda ucuz ve kötü olmayan bir tostla kahvaltıyı da geçiştirebiliyorsunuz. Neyse efendim, servislerin kalkacağı meydana gelince ilk şok. Herkesin üzerinde ya milli forma, ya da formasında ülke bayrağı. Gerçi bir insan Avusturya'dan, Finlandiya'dan ve İsrail'den yol tepip İstanbul'a geldiyse bu işi ciddi yapıyordur tabi ama millilik beklediğim birşey değildi tabi. Yaklaşık 600 kişi ve hepsi birbirinden ciddi görünüyor.

Belgrad Ormanları - Geyik Üretme Çiftliği alanına gelince görüyorum ki, onlar ciddi de, IOG (İstanbul Oryantiring Grubu) amatör mü? Onlar herkesten daha ciddi. Servisler tek tek karşılanıyor. Çıkış, Bitiş noktaları özel odalarla hazırlanmış. Red Bull sponsorluğunda dev bir araç tüm ormana müzik yayını yapıyor. Her yerde bir hareket, resmen şenlik var. Bir yandan da resmi işlemler yapılıyor. Yani hem yarış ciddiyeti var, hem de eğleniyoruz. Bu spor böyle yapılmalı diyorum. Tabi bu ciddiyette Ist5Days'in sponsorlarının da yeri çok önemli ama bu sponsorluklarla uğraşan orada organizasyonu yürüten siyah ceketliler (IOG) her paragrafta teşekkür ve tebriği hakediyor. Kayıt işlemlerimi tamamlıyorum ve artık bir de SI yüzüğüm var. :) Artık herkes gibi soyunma zamanı, kıyafetlerimi hazırlıyorum ve Çıkış noktasını görmek için eşimle yaklaşık 700mt uzaktaki noktaya gidiyoruz. Yaklaşık 1 saatlik ısınma sonrası yarışa hazırım. (Tabi 5 aylık antrenman eksiği ve etrafımdaki ülke bayrakları arasında ne kadar hazır olunabilirse :) )

Çıkışla birlikte haritaya girmeyi başarabiliyorum. Parkur çok güzel hazırlanmış. Bayraklar saklanmamış ancak ortada da değiller. Haritaya doğru giremezseniz, bulmanız imkansıza yakın ama gittiğinizde görüyorsunuz ki, saklanmamışlar da. Bir tebrik de parkur hazırlayanlara... Parkurun ilk yarısında birkaç hata yapsam da, ortalama bir tempo ile gidebiliyorum. Ancak bitiş alanı bölümüne gelince hem yorgunluğun etkisi, hem de kendine aşırı güven ile düzenim bozuluyor ve toparlanmak için yaklaşık yarım saat kaybediyorum. Bu sırada vücut yorgunluğum da hem bu nedenlerle hem de antrenman eksikliği ile doğal olarak artıyor ve tamamen bitirmeye odaklı bir düzene dönüyorum. Süre diskalifiyesini düşünmeden tamamladığım son bölüm ile diskalifiye olanlardan önce bitirmeyi başarıyorum. Bu da bana 48 kişi içinde 35.lik getiriyor. Bitkin bir şekilde çöküyorum ve araca binip Ayasofya'ya dönüyoruz. Oradan yine arkadaşlarımızı arayıp Taksim'de sohbet ayarlıyoruz. :) Yemek, muhabbet ve ertesi güne odaya dönüş...

Cuma günü ne yazıkki sabah belirlenmiş bir TUBITAK hakemliği görevim var ve sabah Belgrad Ormanlarında yapılan WRE (Dünya Yarışına puan veren yarış sanırım...) yarışına katılamıyorum. Ama akşama Kapalışarşı var. Öğlen işimizi tamamlayıp odamıza dönüp dinleniyoruz. Sonra akşam yemek ve 22:00'de başlayacak Kapalıçarşı etabına çıkıyoruz. Yol yine aynı sayılır zira Ayasofya'ya gittiğimiz Metromsu aynı yoldan devam edip Kapalıçarşı önüne gidiyor. Burada belki Ist5Days'in tek kusuru görünüyor. Çoğunluk Metromsu ile geliyor ve Kapalıçarşı denilen yer karanlık ara sokaklardan gidilen bir yer. Çevre esnafa sorduğunuzda haberleri yok ve karanlık ara sokakları da hiç tavsiye etmiyorlar. Derya ile kalabalık bir grup bulup girmeye çalışıyoruz... Sonunda bir grup yabancı sporcunun peşine takılıyor ve Kapalıçarşı'nın kapalı kapısının önüne geliyoruz. (Keşke bir kaç yerde aydınlatma, ok, polis, görevli, vs. olsaydı da ıssız bir İstanbul bölgesinde tek başımıza nereye gittiğimizi bilmeden yürüyor durumunda kalmasaydık diyorum. Sanırım seneye bu eksiklik toparlanacaktır.) Burada ambiyans aslında çok başarılı denendi. Zira yaklaşık 10 dakika kapıda, yarı karanlık ve sessizlikte beklerken, Kapalıçarşı'nın dev kapısı açıldı ve içeride bizi müzik ve ışıklandırma karşıladı. Bu an da kötü değildi. Ama dediğim gibi önceki güvenlik korkusu bu ambiyansı gölgeledi biraz. Kapalıçarşı'ya giriyoruz, burada yarışma yapılacağı hissi mükemmel :) . İstanbul'da olup da bu parkura katılmayan gerçekten hayatından çok büyük şeyler kaybeder... (Tek bir yarışa harita ve SI yüzüğü ücreti ödeyip katılmak mümkün...)

İlk günkü kötü performansın ardından kendime basit ve hırssız bir taktik belirliyorum. Her bayrakta gerekmese bile duracağım, net hedef belirleyip sonra koşacağım ki, bu kez kaybolma olmayacak... Ayrıca mesafe kısa olduğuna göre doğru rotada hızlı koşarsam zaten geçeceklerim olacaktır. Bayraklar arası düşünerek ve ilk bayrakta haritaya girmeyi başararak performans gösteriyorum. Sadece 1 ciddi hata ile aslında kötü olmayan bir performans gösteriyorum. Dahası çok da eğleniyorum. Keşke 1-2 kilometre daha uzun olsaydı diyerek sona geliyorum. Bu kez performans daha iyi: 65 katılımcı arasında 35. bitiriyorum. Mükemmel yarış ortamından minibüse yetişme korkusu ile erken ayrılıyoruz ama hem yarış hem yarışmanın tadı damağımızda kalıyor... Sonrasında Taksim-Kadıköy Uçan Dolmuşları ile Kadıköy'e dönüş...

Yarışların son günü, Cumartesi günü biraz daha erken kalkmamız lazım. Çünkü yarış Heybeliada'da ve yarışa yetişmek için tek vapur şansımız var. Hazırlığımızı yapıyor, Kadıköy İskele'ye erkenden iniyoruz. Kahvaltımızı Simit Sarayı'nda yapıp, "İstanbul'lular havanın güzelliğini fırsat bilerek kendilerini dışarı attılar" ile Heybeliada vapuruna gidiyoruz. Vapur karşıdan geliyor ki, tüm vapur Oryantiring sporcusu dolu. Sanki maça gidiyoruz. :) Bizi de alıyorlar ve Adalar'a yollanıyoruz. Hava çok güzel. Mükemmel bir yarış olacak. İlk ada durakları ile birlikte balkon bölümüne yerimizi değiştiriyoruz. Heybeliada görününce herkes adayı incelemeye başlıyor. Ve işte orada vapurla giderken bir bayrağı görüyoruz ve neredeyse tüm vapur aynı noktaya yığılıyoruz. :) :) Sanki bayrağa buradan gidip basacağız. :)

Vapurdan indiğimizde akın akın yarış alanına yürüyoruz Heybeliada içinden. Hava mükemmel, ortam çok güzel. Çok küçük bir eksiklik; Heybeliada bizden haberdar ama heyecanlanmamışlar. Ben olsam 600 tane çoğu yabancı sporcu adama geliyor diye biraz heyecanlanırdım? Ama yürüyoruz. Yarış alanı adada bir plaj alanı. Hemen şezlongları çekip dinlenmeye başlıyoruz. Yarış süreleri vapur süresi tam oturmadığı için yarım saat ötelenmiş. Çıkış noktasını görüp geleyim diyorum. Çok dik tırmanışlı bir yol ile çıkılıp iniliyor, geri döndüğümde zamanıma 25 dakika kalmış durumda. Yol da yaklaşık 20 dakika sürüyor :) Acilen giyinip çıkışa tekrar yollanıyoruz. Çıkışıma 5 dakika kala varıyoruz ve çıkışa hazırlanıyorum. Çıkarken haritamı alınca ilk şok. Harita A3 :) Neredeyse Çarşaf vereceklerdi hissiyle çıkıyorum :) İlk 2 yarışın kendine güveni ile yine erken hata yapıyorum ve ilk bayrak çok zorluyor. Sonrasında kafamı toplayarak haritaya girmeyi başarıyorum ve standart performansımı gösterebiliyorum. Parkur çok güzel. İçinde, ellerini boşaltıp (harita ağızda :) ) toprağa yapışıp tırmanmakta var, yere oturup toprakta kayarak dik yamaçtan inmekte var, suya konmuş bayrağa denize girip koşarak gitmekte var, tepeye çıkıp koşmakta var, çukura girmekte, Heybeliada'nın en manzaralı yerini görmekte (Sanırım burada zorluk, o manzaradan kendini koparıp yarışa devam etmekti.), şehir içinde koşarak evlerin köşesindeki bayraklara basıp geçmekte, pazardan evine dönen insanların arasında koşmakta... :) Herşey vardı, 6 kilometreye varn parkurda. Son bayrakta yaptığım dikkat hatası ile de çok zaman kaybedince sonucum yarış performansımı gölgeliyor ama sonuçta 57 sporcu arasında 41. olarak yarışı (en azından eşimin tahmininden önce :) ) bitiriyorum. Kimse beni beklemiyor, ben gücüm yerinde dönüyorum. Tam vücudum alışırken 5 yarış tamamlanıyor. Ödülleri görüyor yine kösüm kösüm dönüyoruz. :)

İlk kez uluslararası bir yarışa katılmanın gururu ve tecrübesi ise emin olun ki, birinci olmak kadar önemli. (Tabi derece de alsaydım hayır demezdim :) ) Bu kadar kaliteli bir yarışta 3 yarışta da bitirebilmenin gururu ve bu yarışları görebilmenin tecrübesi ile Heybeliada'yı tamamlıyoruz. Dönüş yolculuğumuz martılarla eş. (Bir de portakal sıkacağı satan adam var. Ama nar bilem sıkıyormuş :) ) Artık sıkıldıkta İstanbul'dan, İzmir'imize dönelim istiyoruz. Akşam kutlama Kadıköy'de İskele yakınında çarşı içinde bir balıkçıda; balık-bira. Sonrasında güzel bir yürüyüş ile Moda. Moda'da çay keyfi ve Kadıköy'den dolmuş ile dönüş. (Tek kötü şey, Fenerbahçe'nin Eskişehir beraberliği. Ama onu zaten çözeriz :) )

Ertesi gün, çıkış günü. Engin'in başına belayız. Engin ve Serhat ile Beylerbeyi'nde, boğaz ve köprü manzaralı kahvaltı, muhabbet ve sonrasında balık-kola öğlen yemeği :) Bu arada Beylerbeyi'nin de maçı vardı. Umarım almışlardır... :) Artık bitsin İstanbul diyoruz. Çiğdem'i, Engin'i, herkesi gördük, muhabbet güzel, yarışlar güzeldi, Heybeliada, Taksim falan ama İzmir İzmir İzmir......

Sağolsun, havaalanına bırakıyor Engin bizi ve yine bir Pegasus ile yarı-yorgun dönüşümüzü yapıyoruz. Pazar akşamı, ciddi bir haftalık yorgunluk ve Ist5Days tişörtlerimizle yatıyoruz :)

Unutmadan ve tekrar tüm Ist5Days için çalışanlara, IOG'ye ve herkese çok teşekkürler. Herşey mükemmel olsun diye çok uğraşmışlardı ve orada da uğraştılar. Tüm sponsorlarına (Benim gördüklerim Ben&Jerry's, Red Bull, Dole, Beyaz Yazılımevi, Macera Akademisi, Andromeda Tour, Güvenpınar Su, İDO, Umpaş Seramik, Büyükşehir Belediyesi ve Kapalıçarşı vardı.) da çok teşekkürler tabi ki......

Bu arada son olarak toplam puanda 49 yarışmacı değerlendirildi ve 38. bitirmiş oldum, genel derecelendirmede de. Ist5Days 2009'u iple çekmeye başladım...

Görüşürüz...

Not: Sorularınıza memnun olurum...

Fotoğraflar... (Tek tek görmek için üzerine tıklayabilirsiniz...)

No comments:

Post a Comment