Sunday, March 07, 2010

Sütlüce - Spil - Beşpınar

Parkur: Sütlüce - Spil - Beşpınar
Grup: DEDAK (Dokuz Eylül Dağcılık Kulübü) - B Grubu
Tarih: 07/03/2010
Hava: Serin - Hafif yağışlı



Merhabalar,

Uzun zaman sonra kısa bir yazı.
Uzun zamandır katılamadığım yürüyüşler. Yarısında işim vardı, yarısında kendime mazeretler. Son 1 aydır da kendimi kandırmaya çalışıyorum, gitmeliyim artık diye. Ancak hep benden iyiyim. :) Son kapışmayı dün akşam yaşadık. Bir tarafım "Zaten bildiğin parkur. Rahat yürürsün, hem de başlangıç olur bir daha. Zaten haftaya istesen de gidemeyeceksin!" diyor. Diğer tarafım "Bildiğin parkur değil mi? Rahat yürüyecek kadar bile tempon var mı? Haftaya da gidemeyeceksen, direkt sonraki haftaya git!" diyor. Sanırım birileri beni kandırmaya çalışıyor :)




Bu berbat tartışmanın ortasında bir de kötü haber geliyor. Yürümeyi bana öğretmiş DEDAK'lılardan, dağcı Bayram Ali abinin annesini kaybetmişiz. :( Kötü haber... (Böyle durumlarda pek becerikli değilimdir. Kusuruma bakmayın. Başın sağolsun abi...) Bu da bana bahane oluyor. Sabah direkt cenazeye mi katılsam?

Yine de kendimi zorluyorum ki, o da beni zorluyor; çantamı hazırlayıp geç de olsa yatıyorum. Şimdi 2. seviye...

Alarm çalmadan önce geceleyin 2 kez uyanıyorum. Aslında bu iyi haber. Zira vücut alarmım sanki sabah olmasını merakla bekliyor. Ancak alarma gerçekten çalınca hiç de umutlanamıyorum. :) Nasıl oluyorsa kalkıyorum. Hazırlanmaya başlıyorum ki bu sanırım kazandım demek. Bu saatten sonra geri dönebilene helal olsun. Akşam alarmı kurarak yatmayı başarmışım, hatta daha iyisi sabah da bu alarmla kalkmayı başarmışım. Vay be...

Çanta hazırdı. Yavaş, basit bir kahvaltı, sandviç hazırlığı, su doldurumu, giyinim, malzeme toparlante... Geç kalıyorum, saat 7:20. ÇIKIM...

Dışarısı çok soğuk. 2 tane üstüste tişört, üzerinde polar ceket ama bana mısın demiyor. Fonda Gripin, servise yürüyorum. İzmirspor köprüsü altı yine kalabalık. Servis bekliyoruz. Yeni pankartı çok güzel, DEDAK servisi geliyor.

Yeniler her zaman iyidir. Sohbetle başlıyoruz güne. Çok severim yenileri korkutmayı. :) :) Konak'ta nedense diğer kulüpler de çok kalabalık değil. Kimse Poseidon'u dinlemiyor mu? Adam cumadan söyledi, yağarsa 2 damla atar sadece diye?

Sütçüler'e vardığımızda yine bir mahcubiyet. Bu kadar zamanlık devamsızlığı nasıl affettireceğim bilmiyorum ama yürüyüş sonu notu olarak yazayım, vücudum hepiniz için bana ceza kesti, bitiğim :) Burada cenaze için ayrılacak üyeler de hazırlanan araca geçiyorlar ve yürüyüş için araçlara dönüyoruz. (Bu arada biliyor musunuz? Makedonya'da kurbağa bacağı yemişler :) )

Yürüyüşe kadar araçta biraz daha muhabbet ve yürüyüşün başlayacağı noktaya nihayet geliyoruz. Aslında yapmasaydım iyiydi ama sanki performansım iyi durumdaymış gibi sağlık setlerini ben alırım diyerek araçlara koşuyorum, sonra geriye koşup önce A grubuna teslim ediyorum bir tanesini, sonra B grubuna dönüyorum. (Buradan çıkacak sonuç; Bir süre yürüyüşe gitmezseniz performansınız düşer, öyleyse eski günler gibi herşeye atlamayın :) )

Yürüyüş normal, normal bir yürüyüşçü için herhangi bir orjinalliğe sahip değil, elimden geldiğince fotoğraf çekmeye çalışıyorum. (Gerçi pek olmamış ama deniyorum :) ) Spil piknik alanına kadar çok da sorun yaşamadan gidebiliyorum. Zirve tırmanışı için B grubunun neredeyse tamamı yola çıkıyoruz.

Zirve tırmanışı hatırladığım kadar kolay değilmiş. Giderek dikleşiyor. İnat edip batonları da kullanmıyorum. Bir de çantayı bırakmamış olmak vücudun hamlığını birkaç katlıyor. Tam da Muğla'daki oryantiring yarışlarında yaşadıklarımın aynısı. Tek şansım çevrede birileri olduğu için baygınlık geçirirsem beni orada bırakmazlar. (yani umarım :) ) Bittim diyerekten zirveyi görüyorum ve uzun zamandır artçıları bekleyen grubun artık doğal olarak sıkılması ile birkaç fotoğraf sonrası inişe geçiyoruz. İniş tabiki daha kolay ve piknik alanındayız.

Piknik alanında Haşim abilere yamanıyorum. Açken farketmiyor muyuz bilmiyorum ama doydukça bakıyoruz, yağmur atıyor :) Yemek molası bitişi erkene alınıyor ve aşağıya dönüş başlıyor.

Muhabbet eşliğinde çok da uzun olmayan bir yürüyüş ile Beşpınar'a iniyoruz. El kadar kahvehanede içilen çaylar, bal satan köylüler ve ortada soba eşliğinde biraz dinlenip dönüş için araçlara geçiyoruz.

Dönüş yolculuğu yine güzel bir muhabbet ve evde bekleyen sıcak bir banyo. Aslında tüm günün anahtar kelimeleri buradan çıkıyor. Bu sefer ne yazık ki ancak kendi performansıma baktığımdan saat kaydı yok ancak sanırım geçen seferkinden çok farklı değildir. Aşağıda birkaç fotoğraf göreceksiniz. Umarım sizi de dürter. Gelecek hafta DEDAK ile gideceklere hatırlatma; Fasulyeden benim için de yiyin, ne yazıkki şehir dışındayım. Sonra görüşürüz...

No comments:

Post a Comment