Saturday, October 02, 2010

Nazarköy - Kurudere Kanyonu - Balık Çiftliği

Parkur: Nazarköy - Kurudere Kanyonu - Balık Çiftliği
Grup: YDS (Yüksek Doğa Severler) - B Grubu
Tarih: 26/09/2010
Hava: Serin - Sıcak






Merhabalar,


Karışık durumlar, karışık zamanlar... Her kötü şeyin bir iyi tarafı olur derler...  Sezon başlıyor. Kafalar karışık. Bir tarafta sana ne biliyorsan öğretmiş olanlar, bir tarafta ne biliyorsan tersini ispatlamaya çalışanlar... Dedim ya kafa karışık. Bu sırada internette dolaşıyorum. Tüm gruplar duyurular yapıyor. Her grup hakkında önyargılarım var tabiki. Önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan zor olsa da, kır Ulaş, gelenekçi yapını diyorum. YüksekDoğaSeverleri amansız sorularımla zorlamaya başlıyorum.





Başta Sadık bey ve Gül hanım olmak üzere (bir de esrarengiz "Yüksekdoğaseverler Grubu" kişisi var ki, onu epey yordum... :) ) kulübü biraz sıkmış olabilirim sorularımla ama sabırla cevapladılar... Hadi dedim deneyelim. Halen üyesi bulunduğum dağcılık kulübünde Neşe hanım'dan, Mustafa abi'den, Haşim abi'den, Hanefi abi'den sonra böyle birşeyi yaşamam zannediyordum ama galiba önyargıları kırmalıyım... (Bu arada kulüp ismi yazamıyorum. Üyesi olduğum kulübün tanıtımına katkıda bulunmak gibi bir risk olabilirmiş... Kusura bakmayın. Neyse güzel şeylerden bahsedelim...)


Sabah kalkış ile başlayalım yine. Sinir bozucu bir durum. Pazar sabahı. Kalkıyorsun... Dışarısı karanlık :) Bundan daha kötüsü, hava aydınlanacak da, senin izleyecek zamanın yok... Dışarıda yol yavaştan hareketleniyor. Sandviçleri yapmalı, çantayı kurmalıyım. Aradan zaman geçti. Unutmuşum.  :) Çantaya sırasıyla yağmurluk, yedek tişört, sandviç, polar ceket, şapka. Araya termos (yedek/destek) 1 lt su. İç göze kitap. Kenarlara üzüm, yedek pil. Ön göze güneş gözlüğü. Üst göze bloknot, kalem. Sanırım hazır sayılır. Çantayı kapat. Her kilidini tak. Batonları monte et, tuttur. Cüzdanı unutmuşum. Batonları çıkart. Kilitleri aç. Çantayı aç. Cüzdanı, cep telefonunu koy. Çantayı kapat. Kilitle. Batonları tak. Çıkmaya hazırım. (Ama dışarıdan 2 tane küçük su alınacak. Bir de ya giderken birisi ararsa... Öyleyse batonları çıkart. Kilitleri aç. Çantayı aç. Cüzdandan 1 tl çıkart. Cep telefonunu çıkart. Çantayı kapat. Kilitleme zira sıkıldım, nasılsa unuttuğum birşey vardır. Batonları hiç takma. Dedim ya, nasılsa bir şey unutuldu...)


07:15 gibi çıkıyorum. Yeni evimizden ilk doğa yürüyüşü günü olduğundan hiç bir araca güvenemem. Küçükyalı <> Konak zaten yakın. Yürü Ulaş, sabah sporu. Hava yeni aydınlık. İnsanlar koşuya başlamışlar. Balıkçılar birçok yem pakedini bitirmiş gibi duruyor. Sanırım Üçyol bölgesi bu saatlerde yeni uyanıyordu. Mithatpaşa bölgesi bu saati ayakta karşılıyor. Ama itiraf etmeliyim; Üçyol bölgesinde bu saatlerde gördüğüm puslu, yarı karanlık, arada tektük araba geçen köy kasabası havası daha edebi, daha şairane idi. Mithatpaşa'da hayat başlamış. Hatta ilerlemiş bile... Yol almış başını da gitmiş bilesi. Neyse yürüdük bakalım. Elimdeki batonlara, sırtımdaki çantaya bakışlar, Mp3 playerim şahane, gerisi bahane. Keşke fırsat olsa da biri de benim yürüyüşüm esnasındaki dış yüzleri çekse... :) Yürüyüş yaklaşık 20-25 dakika. Yani sanırım otobüs beklesem daha iyiydi. Biraz erken çıkmalı otobüs planını denemeliyim. 


Neyse 7:45 gibi araçların yanındayım. Alanda kısır bir telaş var. Zira birçok kulüp henüz sezonu açmamış ve her hafta görmeye alışkın olduğum coşku, heyecan, koşturma yok. Sanki her hafta yeniden okul başlıyor gibi viyadük altı. Ancak bu kez sanki yaz okuluna gidiyoruz gibi... (Sanırım bu sene çok çalıştım... :) ) Tanıdıklara merhaba. Kısa sohbetler. Durumları konuşuyoruz. Herkes sıkkın. Herkes umarsız. Sonuçta herkes birazdan gideceği yürüyüşün havasında. Sonuçta ben de öyle değil miyim? Haftanın bir günü dinleneceğim ve bugünüm de hak etmeyen insanların hakkında konuşmak için fazlasıyla değerli... Üzerinde Yüksekdoğaseverler (YDS) yazan otobüse gidiyorum. Sanırım bu otobüs. (Gerçi okuma-yazma bilen ve gözü gören herkes için bu kolay bir karar ama neler gördüm :) Sonuçta sanırım sorduğum kişi de aynı sorunları zamanında yaşamış ki, dalga geçmeden buyur ediyor. :) ) Otobüse çantayı koyup aşağıya iniyorum. YDS'den simasını tanıdığım tek kişi, başını epey ağrıttığım Sadık bey. Merhaba Sadık bey, ben Ulaş. Bu arada Ali'nin Erdek planı iptal olmuş. Şanslıyım tanıdık birileri olacak. Yanıma yerleşiyor. İlk haftalar olması, katılımın beklenenden kalabalık olması ve tatlı bir heyecan nedeniyle yaklaşık 10 dakika geç hareket ediyoruz. Çankaya üzerinden otoyol, oradan Bornova, Kampüs girişi diyip yola çıkıyoruz. 


Yol boyu Ali ile geyik, durumlar, Ist5Days'de neler olacak, gibi gibi. Bu arada, madem yol var, profil anlatalım biraz. Göründüğü kadarıyla midibüste çok fazla insan birbirini tanımıyor. Genel olarak bir suskunluk hakim. En kalabalık grup ön-arka koltuk kadar. Genelde yaş olarak da 20li-30lu yaşlar göze çarpıyor. İnince fark edeceğiz ki, grup temelde 20-30 ve 30-40 gruplarının ağırlığında. Tabi 50-60 olmazsa olmazı. Ama yoğunluk ilk 2 grupta. Bu sırada yol o kadar da uzun değil. Kemalpaşa'ya giriyoruz. Girişte biraz ilerleyip sağda araçları durduruyoruz. Alışverilş molası. Karşılıklı olarak Kemalpaşa'nın bir fırınını ve manav-marketini ihya ediyoruz. Adamların para almaya zamanı olmuyor. O derece. Bu arada diğer araçlardan birinde Halim abi de varmış. Yine hafif geyik. Her ne kadar balık yemeğe gidiyoruz desek de Ali, bende sandviç de olmasından işkilleniyor sanırım, kendine barbunya-ekmek falan alıyor. Olur da balık yiyemezsek, Ulaş'ın kuru sandviçine kalmayalım. Yaklaşık 10 dakikalık bir yoğun alışveriş seansı sonunda düdük çalıyor. (İşin aslı, bu düdük sesini Mustafa abiden sonra duyamamıştım. Sanırım özlemişim.) Herkes otobüslere. Çok yakın, Nazarköy'e yola çıkıyoruz.


Nazarköy'ün içinden geçiyoruz araçlarla, 1 dakika sonra sanırım muhtarlık tarafından yaptırılmış, tek tip satış noktalarının arasından geçip kahvaltı edeceğimiz NazarCafe'ye geliyoruz. Araçlar yerleşiyor. Zira yürüyüş oradan başlayacak. Sanırım kahvaltı konusunda hazırlık yapmışlar ama çay konusundaki talebi tahmin edememişler. Fırından yeni çıktığını tahmin ettiğim ekmekler ile iyi sayılabilecek bir kahvaltı ediyoruz. Eğer 5 lirayı düşünürsek gayet tatminkar bir kahvaltı diyebilirim. Ancak makina işi tereyağ, bal ve peynir çok mantıklı gelmedi. (Bu arada peynirler gayet lezzetliydi. İyi seçim. Bir de bal güzeldi. Ama keşke zeytin de iyi seçileydi?!?) Kahvaltılarımızı yaparken önce Tufan bey ile tanışıyorum. Sonra kulüpte Oryantiring ile ilgili çalışan Kübra hanım ve Sadık bey ile birlikte yine geliyorlar. Sadık bey ile bu kez gerçekten tanışıyoruz. :) Kübra hanım ile ilk tanışmamız. :) Önce Tufan bey ile birlikte kulübün Oryantiring konusunda ne kadar hevesli, ne kadar ciddi olduğunu konuşuyoruz. Sonrasında bizi Kübra hanım ile tanıştırıp ayrılıyor. (Sonrasında yürüyüş boyunca fikir teatisi... (Gençler için çeviri desteği; fikir alışverişi))






Sonrasında yürüyüşümüz Nazarköy içinden başlıyor. Araçların geldiği yöne doğru ilerliyoruz, satış kulübelerinin arasından. Satılanları görseniz, nazar boncuğu o mavi şeyler değil galiba dersiniz... :) Yolun ikiye ayrıldığı yerde araçlar aşağıdan gelmişti ama biz yukarıdan (soldan) gidiyoruz. Yürüyüş başladı mı acaba derken bahçeler arasına girmeden önce sağdan nazar boncuğu imalathanesine giriyoruz. Sanırım oradaki imalathanelerden kendiniz dizmek ve/veya ara çalışma yapmak için de satın alınabiliyor. Çok güzel şeyleri, mantıklı fiyatlara alabiliyorsunuz. (Fiyat yazamam, eşime oradan hediye aldım. :) Ama ucuzdu, anlayın işte... :) ) Sonrasında bahçeler arasından yürüyüş başlayacak...






... zannederken birkaç metre ilerde, açıklıkta yürüyüş konuşması yapılıyor. Günaydınlar, kurallar, sistem, vs. derken ısınma çalışmaları başlıyor. Hep birlikte ısınma yapıyoruz. Kıvıranları (ve ısınmadan kaçmak için kıvıranları :) ) görmeliydiniz... Isınma hareketleri sonrası gruplar ayrılıyor. İki grup da aynı yolu yürüyeceğiz ancak tempo farkı olacak. Hafif tırmanış, sıcak altında bir yürüyüşe başlıyoruz. Tabi muhabbet, sohbet. Kanyon girişine kadar dümdüz önümüzdeki yolu takip ediyoruz.






Kanyon girişi ile birlikte eğlence başlıyor. Hafif yuvarlatılmış taşlar eğey riskli. Üstüne nadiren de olsa karşımıza çıkan yüksek kayalar yürüyüşü neşeli hale getiriyor. Rehberlerimiz sürekli tempo ayarlaması yaparak grubu ayakta tutmaya çalışıyorlar ancak kanyon yürüyüşü bazı yerlerde o kadar hafif "görünüyor" ki, ister istemez tempomuzu karıştırıyoruz. Bir de arada karşımıza çıkan "tam fotoğraflık" anlar girince, rehberlerimize rağmen sürekli tempo arttırıp azaltıyoruz. (Bunun acısını sonra yaşayacağız...) Verilen kısa su molaları ile çok zevkli bir kanyon yürüyüşü yapıyoruz. En büyük problemi de ne yazıkki kısa olması... (Bir de arada esen deli rüzgarı var ki, ağız burun kum... Yaklaşık 15-20 dakikada bir nereden geldiği belli olmayan kum dolu bir rüzgarın altında kalıyorsunuz...) 






Kanyon çıkışında hep uyarılarını duyduğumuz şekilde sarı sıcak bir yürüyüş başlıyor. Hatta yürüyüşün bir noktasında çıkacağımız balık çiftliğini aşağıdan görüp, oraya gitmek amacıyla yangın yolundan ters tarafa yürümek tam saçmalıktı. :) Sonradan acısı çıkacak dediğim nokta burası işte. Rehberlerimiz o kadar uyardılar ancak tabi kanyon içinde hepimiz çocuklar gibi şendik. Sonrasında henüz daha hazır olmayan vücutlar bir de garip bir tempo karşısında hepten çöktüler. Saçma gelmesinin de tek nedeni o. Önümüzde yaklaşık bir buçuk saat daha varken yemek yiyeceğin yeri karşıdan görüyor ve sıcak altında tırmanış yapman gerekiyorsa, o zaman "Ben burada ne yapıyorum?" diye düşünmüyorsan, sen de bir sorun var demektir bence :) (Ama biz bunun için orada değil miyiz? Normal insanlara saçma görünen yolları yürümek için :) ) Bu kadar gevezelik yeter. Yürüyoruz...






Balık Çiftliği, çölün ortasında vaha. Yürü dizlerim yürü demişti Nejat Uygur. Artık sürünüyoruz ve varıyoruz. Balıklar temizlenmiş, mangallar daha geç geleceğimiz planlanarak yeni tutuşturulmuş bizi bekliyor. Elimde yemeğimin de olmasının verdiği güç ile mızmızlanmaya başlıyorum. Balık, özellikle benim gibi balık yemeyi bilmeyen birisi iseniz yemesi kolay bir türde değil. Üstüne "orada hiçbirşey vermeyecekler" derken tabak, çatal da vermeyeceklerini düşünmemiştim. Elimizde pişmiş balık ile kalakalacağız. Ali'nin de aklına girdim. Yemeğimiz ve içeceğimiz var nasılsa... :) 


Güzel bir yemek, güzel bir sohbet, bu yürüyüşlerin en güzel yanı. Hatta bir de doğum günü kutlaması oldu ki, bunca zamandır doğa yürüyüşlerini takip ederim, ilk kez görüyorum. (Yani ben denk gelmemiş olabilirim...) YDS bir hazırlık yapmış, o gün Ali'nin doğumgününü aldıkları bir pasta ile orada kutladılar... Sonrasında etkinlik sonu. Midibüslere yeniden dağıldık. Ve yeni tanışıklıklar, güzel sohbetler ve biraz da soru işaretleri ile geri döndüm. Sanırım İzmir'de bu işi hem son derece samimi, hem de son derece profesyonel yapan birileri varmış... Ve tüm hata bende.






Diğer grup ve kulüplere bir şans vermeye karar vererek bu yürüyüşü tamamlıyorum. Özellikle de Yüksek Doğa Severler'in hem profesyonel hem dost bakışı ile karşılaştıktan sonra eminim standardım daha yükselecek. Hatta şimdiden onlarla gideceğim yeni yürüyüşü iple çekmeye başladım bile. Herşey için teşekkürler...


Bu arada parkur nasıldı? Dönem başlangıcı için iyi. Zira epey kısa. Uzatılabilir mi bilmiyorum. Kanyon yürüyüşü öncesi çok kötü değil. Kanyon yürüyüşü zevkli bir yürüyüş. Ancak kanyon sonrası tamamen güneş altında yürüyüş gibi duruyor. Orası çok da zorunlu değil veya orayı uzatmanın yürüyüşe bir katkısı olmayacak. Bu nedenle eğer yapacak birşey yoksa yarım günlük bir etkinlik için zevkli bir yürüyüş. Zorluk olarak orta/hafif denilebilir. Orta olması uzun bir güneş altı yol olması nedeniyle, hafif olması da özellikle kanyon bölgesindeki eğlence nedeniyle... Aynı yere bir daha gidilir mi? Hem de nasıl :)


Bu hafta yürüyüşüm yok. Gelecek haftaya kadar dinlenme. (Zaten yazıda o yüzden gecikti.) 
Herkese selam... (Bu arada Yüksek Doğa Severler'e bir kez daha teşekkürler...)


Süreç (yaklaşık 10-12 km.)
08:15 - Araç Hareket
08:35 - Bornova Kampüs Girişi
Alışveriş Molası (Kemalpaşa)
09:20 - Nazarköy Giriş
10:30 - Yürüyüş Başlangıcı
3 kısa Mola
11:55 - Mola
6-7 kısa Mola
14:45 - Yürüyüş Sonu (Balık Çiftliği)
17:45 - Ayrılış (Balık Çiftliği)
18:45 - Konak Varış







2 comments:

  1. Böyle yazıların devamını diliyorum. Bu arada yürüyüş takvimi çok faydalı olmuş. Bende kendi google takvimine ekledim. Görüşmek dileğiyle.
    Çağlar
    http://caglar.ca

    ReplyDelete
  2. Çok teşekkürler... Öncelikle yazıyı beğenmenize, sonra da takvimin işinize yaramasına sevindim... Umarım devamı gelecek :) Selamlar...

    ReplyDelete